Trump'la Türkiye'yi zorlu bir yıl bekliyor

Trump'la Türkiye'yi zorlu bir yıl bekliyor

Analistler, 2016'dan kalan siyasi ve ekonomik risklere yeni yılda bir de ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın eklenmesiyle Türkiye piyasalarında zorlu bir yıl olabileceğini belirtiyor

A+A-

Kredi notuna dönük risklerin konuşulduğu bir ortamda 2016'dan kalan siyasi ve ekonomik risklere yeni yılda bir de ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın eklenmesiyle Türkiye piyasalarında zorlu bir yıl olabilir.

Analistler, piyasaların son dönemlerde özellikle darbe girişimi sonrası siyasi risklere karşı hassas hale geldiklerini belirtirken, yarın ABD'de başkanlık görevine başlayacak olan Trump'ın ekonomi politikaları sonucu Türk Lirası'ndaki olası bir değer kaybının bankacılık sektörünü zor durumda bırakabileceği belirtiliyor.

Öte yandan bütün zorluklara karşı hazırlıklı olmaya çalışan hükümet kurdaki artış nedeniyle şirketlerin zarar görmesini engellemeye çalışarak, şirketlere 250 milyar liralık kredi kullanım imkanı ve olası risklerden reel sektörün daha fazla zarar görmemesi için yeni adımlar üzerinde çalışıyor.

Maggio: Ciddi şekilde yükselen riskler var

TD Securities Gelişen Piyasalar Stratejisti Cristian Maggio, "2016 yılı zaten çok kötü bir yıl oldu, o yüzden 2017 ne kadar daha çok kötü geçebilir emin değilim" diyerek, Türkiye'de özellikle son 1.5 yıldır bazı risklerin "ciddi şekilde yükseldiğinin" görüldüğünü söyledi.

Maggio, Türkiye'deki riskleri ise şu şekilde sıraladı:
"15 Temmuz (darbe girişimi) sonrası başlayan ve ekonomik etkileri de olan geniş kapsamlı operasyonlar; üç ay daha uzatılan olağanüstü hal; şirketlere ve milyarlarca dolar değerindeki varlıklara hükümetin gözetiminde el konulması; İslam Devleti, PKK ve diğer yerel tehditler ve bunun sonucu olarak düşen turizmin 20 milyar doların üzerinde bir geliri risk altına sokması, Trump'ın ABD'de seçilmesi ve bunun Fed tarafından daha agresif faiz artışı ihtimalini güçlendirmesi."

Maggio ayrıca riskleri sıralarken "...ve son olarak da yabancıların aklını en çok kafasını karıştıran konulardan birisi olan Merkez Bankası'nın gittikçe bağımsızlığını kaybetmesi" ifadesini kullandı.

TCMB endişeleri duruyor

TL'nin son dönemde dolar karşısında rekor değer kayıpları yaşamasında bu kayıpları durdurmak adına TCMB'nin gerekli faiz adımlarını atamayabileceği endişeleri etkili oldu.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan TCMB'nin kurdaki oynaklığı önlemek için elindeki enstrümanları kullanacağını ancak prensip olarak Faiz oranlarını aşağı çekmek gerektiğini belirterek, yüksek faiz eleştirilerini sürdürüyor. Hükümet kanadından da son dönemde piyasanın TCMB'yi faiz artırımı için baskıladığı yönünde açıklamalar gelmiş ve TCMB'nin faiz dışında kullanabileceği enstrümanlar olduğuna dikkat çekilmişti.

TCMB ise geçen hafta Perşembe gününden beri "örtülü faiz" artışları olarak da adlandırılan likidite adımları uyguluyor. Yüzde 8 seviyesinden fonlamasını dün itibariyle sıfıra indiren TCMB, yüzde 8.5 faizle BIST repo pazarından fonlamasını da kısarken, bankaları yüzde 10 faiz ile fonlama yaptığı geç likidite penceresine yönlendiriyor. TCMB böylece ortalama fonlama faizini yükseltmeyi amaçlarken, 11 Ocak'ta yüzde 8.31 olan ortalama fonlama maliyeti dün yüzde 9.06'ya yükseldi.

"Agresif not indirimi fiyatlanıyor"

Ayrıca Fitch tarafından da Türkiye'nin kredi notunun indirileceğini tahmin ettiğini ancak CDS kontratlarına bakıldığında piyasaların bu not indirimini şu an fiyatlamış olduğunu belirten Maggio, "Eminim piyasa Fitch'in kredi notu konusuna tek bir nedenden dolayı bakıyor; o da Fitch'in yatırım yapılabilir notunu şu an vermiş olan tek kurum olması" dedi.

Piyasaların mevcut durumda daha agresif not indirimleri beklediğini söyleyen Maggio, "Piyasa Fitch, Moody's ve S&P'den birer not indirimini daha fiyatlıyor fakat ben bunun olacağını düşünmüyorum" dedi.

Fitch Ratings yetkilisi James McCormack, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, Türkiye'nin kredi notunun ay sonunda düşürülme riskinin olduğunu söylemişti.

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Bülent Gedikli ise Fitch'den gelen 'Türkiye'nin yatırım yapılabilir notunun tehlikede olduğu' açıklamasının önemli olduğunu ancak Türkiye ekonomisinin haftalık ve aylık veriler üzerinden değerlendirilmesinin sağlıklı olmayacağını söylemişti.

Fitch'in Türkiye'ye yönelik kredi değerlendirmesinin bu yıl 27 Ocak ve 21 Temmuz'da açıklanması planlanırken, S&P'nin ise 5 Mayıs ve 3 Kasım tarihlerinde kredi değerlendirmesini açıklaması bekleniyor. Moody's henüz Türkiye için 2017 değerlendirme takvimini açıklamadı.

Jackson: Hisse piyasası iyi bir performans sergileyebilir

Capital Economics Kıdemli Gelişen Piyasalar Ekonomisti William Jackson da 2016 yılının Türkiye için kötü geçtiğini belirterek, "Bizi asıl şaşırtan şey ise liradaki düşüşün keskinliği ve ekonomik zayıflığın boyutu oldu" dedi.

Yatırımcıların çoğunluğunun geçtiğimiz yıl "dönüp dolaşıp" Türk varlıkları için kendilerinin kötümser görüşlerine döndüğünü belirten Jackson, "Hisse piyasası bu yıl döviz ve tahvil piyasalarından daha iyi bir performans gösterebilir, fakat bunun da düşük büyüme ve siyasi belirsizliğin olduğu bir ortamda çok etkileyici oranda bir performans olma ihtimali çok fazla değil" dedi.

Kredi değerlendirmenin etkisi konusunda ise, "Benim gördüğüm piyasaların Türkiye'nin kredi notunun daha çok düşürüleceğini fiyatlandırıyorlar. Fakat bu kredi notu kararlarının Türkiye’nin finans piyasalarında çok önemli bir etki bıraktığını düşünmüyorum. Bunu Güney Afrika ile karşılaştırabiliriz; oradaki siyasetçiler için ekonomi politikasının yapımında en önemli şey yatırım yapılabilir seviyede notu devam ettirebilmek. Türkiye’deki politika yapıcıların kredi notlarını tutmaya çok aşırı önem verdiğini düşünmüyorum" diye konuştu.

Trump'ın yarattığı 3 risk

ABD'de Cuma günü yemin ederek göreve başlayacak olan Trump'ın mali politikası belirsizliğini korurken, Maggio Trump'tan ötürü Türkiye'nin maruz kalabileceği üç risk olduğunu belirtiyor.

Bunlardan birincisinin risk iştahındaki azalmadan dolayı Türk varlıklarına da olan talebin azalma ihtimali olduğunu söyleyen Maggio, "Diğeri ise biraz daha yapısal. Eğer Fed faizleri artırırsa bu da küresel faiz göstergelerini yukarı çekecektir ve Türkiye de buna uyum sağlamak zorunda kalacaktır" dedi.

Maggio, "Üçüncüsü ise ABD'de faizlerin artması durumunda dolar üzerinden yapılan borçlanmanın da artacağı. Türkiye’nin fazla kamu borcu yok fakat özel sektör borcuna baktığınızda bu sektör özellikle dolar üzerinden bir hayli borçlanmış durumda ki Türkiye, gelişen piyasalar arasında en çok dolar borcuna sahip olan ülkelerden bir tanesi. Dolayısıyla bu durum ekonomik büyümede negatif etki yaratacaktır" dedi.

Trump'ın başkanlığa seçilmesiyle Fed yetkilileri ekonomik büyümenin hızlanabileceği ve bunun da daha hızlı faiz artışlarına yol açabileceğini belirtiyor. Maggio, getirilerin ABD'de yükselmesi durumunda piyasaların risk iştahının düşeceğini ve Türkiye'nin gelişen ülkeler arasında olduğu için bu düşüşten zarar göreceğini söylüyor.

San Francisco Fed Başkanı John Williams bugün yaptığı bir açıklamada, bu yıl hiçbir mali teşvik olmasa bile Fed'in üç kez faizleri artıracağını tahmin ettiğini belirterek, ekonomik büyümenin hızlanması durumunda artışların daha agresif olabileceğini belirtti.

2017'de bankacılık sektörü izlenecek

Her iki analist de bankacılık sektörünün şu an için tehlike sinyali vermediğini fakat 2017'de liranın daha fazla değer kaybetmesi durumunda daha yakından takip edileceğini söylediler.

"Bankalar geçtiğimiz 10 yıl boyunca kredi patlamasını destekleyebilmek için dışarıdan yüklü miktarda borçlandı" diyen Jackson, "Tipik olarak Türkiye’de görülen boyuttaki kredi patlamaları, kredi verme standartlarında ancak ekonomi yavaşlamaya başladıkça ortaya çıkacak bir kötüleşmeye yol açabiliyor" ifadelerini kullandı.

Maggio da şu an için bankaların alarm vermediğini belirtirken, "Fakat kendilerini Türk bankaları üzerinden fonlayan sektörler (doların değer kazanmasıyla) yüksek fonlama maliyetlerinin yarattığı baskıyı hissetmeye ve bu da geri ödenmeyen kredilerin artmasına neden olursa bu endişe verici olur" dedi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından yapılan bir açıklamada, bankacılık sektörünün brüt takipteki alacaklar oranının (NPL) Kasım ayı sonunda yüzde 3.24 olduğunu ve 2015'ın aynı döneminde bu rakamın yüzde 3.05 olduğunu belirtti.

Moody's ise bu ayın başında yaptığı bir açıklamada artan NPL oranlarının Türk bankalarının karlılığı üzerinde ciddi bir etki yaratabileceğini belirtti.

Moody's, "Brüt NPL oranlarının yıl sonunda yüzde 4'ün üzerinde çıkmasını bekliyoruz" dedi.

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar; inançlara saldırı içeren ve doğru imla kuralları ile yazılmamış,ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.