Merkel’siz dönem Ankara’yı zorlar

Merkel’siz dönem Ankara’yı zorlar

Merkel’siz yeni Almanya’da Ankara’yı zorlu bir süreç bekliyor. Yeşiller’in olduğu bir koalisyon hükümetinde Türkiye’ye eleştiriler daha da artacak.

A+A-

BirGün'ün haberine göre Almanya'da Maliye Bakanı Olaf Scholz liderliğindeki Sosyal Demokratlar'ın 2005'ten bu yana ilk kez bir seçimden zaferle ayrılmasının yankıları sürerken koalisyon çalışmaları da başladı. Angela Merkel yönetimindeki 16 yıllık CDU/CSU saltanatının sona ermesinin iç politikadan dış politikaya pek çok alanda bir takım değişimlere yol açacak. Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Sinem Kocamaz ile Merkel’siz Almanya’yı konuştuk.

►Merkel dönemini sona erdiren seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Almanya’da gerçekleşen seçimler, AB’nin geleceği ve Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından oldukça önemli bir gündem konusu. Seçimlerden yüzde 25,9 oy oranı ile birinci parti olarak çıkan Sosyal Demokratlar’ın Yeşiller ve Hür Demokratlar ile koalisyon hükümeti kuracağı söylenebilir. Önemli olan soru ise Sosyal Demokrat koalisyonunun Almanya ve AB açısından neleri değiştireceği… Merkel sonrası AB içerisinde bir liderlik krizi yaşanması söz konusu olabilir.

►Seçimler sonrası Ankara’nın Berlin ile ilişkisinde olası bir değişiklik bekliyor musunuz? Akabinde Türkiye’nin AB ile ilişkiler nasıl etkilenir?

Türkiye, AB açısından önemli bir ortak olmaya devam etmekte ve Türkiye ile pozitif gündemin devam ettirilmesi için Erdoğan ile görüş ayrılıklarına rağmen Merkel yönetiminin AB üzerinde etkin ve ısrarcı olduğu göz ardı edilemez. Bu bağlamda yeni hükümet döneminde Türkiye mevcut sorunlar üzerinde Merkel yönetimine göre daha fazla zorlanabilir. Zira Yeşiller’in içerisinde olduğu bir koalisyon hükümetinde Türkiye’ye karşı eleştirilerin de artması ihtimaller içerisinde. Yine de mülteci sorunu, Afganistan’dan kaynaklanan mülteci dalgası ihtimalleri ve jeostratejik konumu düşünüldüğünde Türkiye gözden çıkarılmayan bir ortak olmaya devam edecek. İlişkilerdeki gerilimin dozunu Türkiye’nin demokrasi konusundaki uygulamaları, pozitif gündem konularında devamlılığın sağlanabilmesi gibi unsurlar belirleyecektir. 

►AB demişken Türkiye hâlâ ‘aday ülkeler listesi’nde. ‘Kırılma noktaları’ bağlamında son süreç için neler söylenebilir?

AKP iktidarı döneminde AB ile pek çok sorun ve kırılma yaşanmıştır. Otoriterleşen iktidar, ilişkilerin gerilmesine neden oldu. 2013 yılında Suriye iç savaşında ABD ve Avrupalı liderler Suriye politikalarını değiştirirken Türkiye’nin Suriye konusunda Batı’dan ayrışan politikaları, Batı ittifakında memnuniyetsizlikle karşılanmıştır. Bu dönemde iktidar, iç politikada otoriterleşme eğilimini arttırmış; yargı bağımsızlığı, gazetecilerin tutuklanması, hak ve özgürlükler alanındaki sınırlandırıcı uygulamalar AB’nin Türkiye’yi daha fazla eleştirmesine neden olmuştur. OHAL dönemi uygulamaları da karşılıklı olarak ilişkilerin yıpranmasına neden olmuştur. Bu dönemde AB, Türkiye’ye olan eleştirilerini arttırmış, Türkiye’nin üyelikle ilgili isteğinin ve kararlılığı da giderek azalmıştır. Yaşanan bu zorluklar üyelik sürecinde daha fazla zorluk yaşanmasını beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede üyelik sürecinde gelinen olumsuz noktada en önemli iki faktörün altı çizilebilir. Bunlar; Türkiye’nin demokrasi konusundaki giderek kötüleşen performansı ve AB’nin süreci siyasallaştırarak başka üyelerine uygulamadığı kriterler ve standartları Türkiye’den beklemesidir.

►Mülteciler, Doğu Akdeniz, Kıbrıs sorunlarının etkisi ne olur?

Güncel problemlere bakıldığında ise mülteci krizi konusunda yaşanan anlaşmazlıklar ve Doğu Akdeniz’de yaşanılan kriz son dönemin önemli sorunları olarak nitelendirilebilir. Bütün bu krizlerin arka planına AB içerisinde giderek güçlenen ve yabancı düşmanlığını körükleyen radikal sağ partilerinin etkisini de eklemek gerekir. Ayrıca Fransa ve Yunanistan gibi Türkiye ile ikili ilişkilerinde problem yaşayarak Kıbrıs-Doğu Akdeniz gibi sorunları AB’ye yansıtan ülkelerin de rolünü unutmamak gerekir. Bütün bu krizler ve sorunlar üyelik sürecinde yol kat edilememesine neden olmuş, taraflar pozitif gündem çerçevesinde Gümrük Birliği’nin yenilenmesi, mülteci sorunu ve vize serbestisi gibi işbirliğinin öne çıkabileceği konular üzerinden yürütmeye karar vermişlerdir. Ancak pozitif gündem de siyasi sorunlardan ve krizlerden etkilenmektedir. Özellikle Yeşil Mutabakat ve dijitalleşme gibi konuların AB ajandasında daha fazla yer aldığı konjonktürde Türkiye’nin de bu konulara ağırlık vermesi işbirliği imkânlarını arttıracak formüller oluşturabilir. Ancak üyelik sürecinin pozitif anlamda devam etmesi için Doğu Akdeniz, Kıbrıs gibi çetin konular Türkiye’nin demokrasi konusundaki performansı gibi mevcut sorunlar hâlâ devam etmektedir.