Babacan: 'Tasarruf oranımız düşük'

Başbakan Yardımcısı Babacan, gelişmekte olan ülkeler arasında en düşük tasarruf oranına Türkiye'nin sahip olduğunu söyledi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Devletin Türkiye'de yapmış olduğu yatırımların, harcamaların son 11 yılda ülkenin ekonomik büyümesine, istihdam artışına katkısı hemen hemen sıfır. Türkiye'de ekonomi büyüdü, istihdam arttıysa bu, sizlerin emeğiyle, sizlerin çalışmasıyla oldu" dedi. Babacan, Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) tarafından düzenlenen "Sanayi Gecesi 2013" etkinliğinde, Kayseri'nin sanayi ve ticaretin kalbinin attığı bir şehir olduğunu söyledi. Kayserili iş adamlarının ülkenin dört bir köşesinde yaptıkları çalışmalara, üretimlerine ve ihracatlarına bakıldığında gurur duyulması gereken bir tablo oluştuğunu ifade eden Babacan, Kayserililerin aynı zamanda iş dünyasına çok başarılı iş adamları, iş kadınları yetiştirdiğini ve ülkenin en başarılı kuruluşlarını bünyesinden çıkardığını vurguladı.

Türkiye'nin ekonomik yapısına bakıldığında üretim, ihracat ve özel sektörün ekonomik büyümenin ana unsurlarını oluşturduğuna dikkati çeken Babacan, şöyle devam etti: "Devletin Türkiye'de yapmış olduğu yatırımların, harcamaların son 11 yılda ülkenin ekonomik büyümesine, istihdam artışına katkısı hemen hemen sıfır. Türkiye'de ekonomi büyüdü, istihdam arttıysa bu, sizlerin emeğiyle sizlerin çalışmasıyla oldu. Toplam devlet bütçesinin ekonomik büyüklüğümüze oranı yüzde 27. Topladığımız vergiler, harcadığımız paranın toplam gayrisafi milli hasılamıza oranı yüzde 27. OECD ortalaması yüzde 34. Fransa gibi bazı ülkelerde yüzde 50'nin üzerinde. Bu ülkelerde devlet çok önemli faktör, fiilen sanayi hizmetlerinin içinde ya da çok vergi topluyor, çok harcama yapıyor. Biz, böyle bir modeli asla benimsemedik. Biz 'eğer büyüyeceksek, üreteceksek bunu özel sektör eliyle yapacağız' dedik ve bunu da hamdolsun önemli ölçüde gerçekleştirdik."

Kriz döneminde 2008-2009'dan bu yana pek çok ülkenin kamu borç stoku artarken Türkiye'nin 2009 yılının sonunda yüzde 45 olan kamu borç stoku oranının yüzde 36'ya düştüğünü belirten Babacan, kriz döneminde dahi mali disiplinin elden bırakılmadığını söyledi. Babacan , 2008-2010 yıllarında pek çok ülkenin devlet harcamalarını artırarak krizden çıkma gibi bir metod izlemeye çalıştığını dile getirerek, bütün o Avrupa ülkelerinin şu anda çok daha sıkıntılı bir duruma düştüklerini ifade etti. Türkiye'nin kendine çok daha farklı bir yol seçtiğini ve güzel sonuçlar aldıklarını aktaran Babacan, şöyle konuştu: "Bu kriz döneminde Avrupa'nın, Amerika'nın, Uzak Doğu'nun dev bankaları sarsılırken çok şükür Türkiye'de tek bir banka dahi böyle bir sorun yaşamadı. 2009'dan bu yana Türkiye'de toplam istihdam 6,02 milyon kişi arttı, krizin en derin döneminden bugüne kadarki sürede. Aynı dönemde Avrupa Birliği'nde tam o kadar istihdam kaybı var. Avrupa Birliği 6 milyon istihdam kaybediyor, biz tek başımıza 6 milyon istihdam oluşturuyoruz. Bu tabi yine ağırlıklı özel sektörün oluşturduğu istihdam rakamları."



Türkiye'nin sadece dünyanın ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu dönemden geçm, aynı zamanda yanı başında siyasi ve güvenlik kriziyle de karşı karşıya kaldığını vurgulayan Babacan, şunları söyledi: "900 kilometrelik sınırımız olan Suriye'de iç savaş yaşanıyor. Irak'ta her ay muntazam 1000-1500 kişi ölüyor. Artık hayatın parçası haline geldi. Her gün bir yerlerde patlamalar, intihar saldırıları oluyor. Güvenlik çok ciddi problem. Lübnan'da, özellikle Suriye'deki durumun da yansımasıyla ciddi problem yaşanıyor. Mısır'da bir darbe rejimi yaşanıyor. Libya üç, dört bölgeye ayrılmamanın mücadelesini veriyor. Tunus, bundan üç yıl önce başladığı demokratikleşme mücadelesinde hala istikrara ulaşamadı. Batıda ekonomik kriz, doğumuzda ve güneyimizde güvenlik ve siyasi krizle karşı karşıyayız. Böyle bir ortamda çok şükür ekonomimiz büyüyor, istihdam artmaya devam ediyor. Çünkü güven, istikrar ortamı devam ediyor. Bu, kendinden oluşmuyor, hükümetiyle sivil toplum kuruluşuyla bütün toplum el ele vererek oluşuyor."

Avrupa Birliği'nin ekonomik anlamda sıkıntılı bir döneme girdiği yıllarda Türkiye'nin ihracat pazarlarının genişlediğini belirten Babacan, 2008 yılında Afrika'daki büyükelçilik sayısı 12 'yken, şu anda 35 Afrika ülkesinde Türkiye'nin büyükelçiliği olduğunu söyledi.
Babacan, son 5 yıldır pek çok Avrupa ülkesinin tasarruf tedbirleri kapsamında Afrika'daki büyükelçiliklerini kapattığına değinerek, "Bizim Afrika'da açtığımız büyükelçilik binalarımızın büyük çoğunluğu onların sattığı binalar. İşte bunlar ileride Türkiye'nin ekonomisinin, yatırım bağlantılarının nerelere gideceğini gösteriyor. Potansiyel çok büyük, hedef tüm dünya" ifadesini kullandı.

Ayrıca bu ülkelerde ticaret ofisleri, TİKA temsilcilekleri açıldığını aktaran Babacan, Türk Hava Yolları'nın (THY) bölgeye direkt uçuşlar yaptığını, bunların hepsinin koordinasyon içinde yapıldığını belirtti. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2002 yılında Türkiye'nin, 36 milyar dolarlık ihracatının yüzde 60'ını Avrupa Birliği ülkelerine yaptığını anımsatarak, şunları kaydetti: "Geçen yıl ise 153 milyar dolarlık ihracatımızın yüzde 39'u Avrupa Birliği ülkelerine, yüzde 37'si Afrika ve Ortadoğu'ya oldu. Neredeyse Ortadoğu artı Afrika tüm kıta bizim Avrupa kadar büyük pazarımız olmuş. Üstelik son 5 yılda kriz döneminde Afrika kıta olarak her sene yüzde 4-5 büyüyor. Yeterki biz Türkiye'de kendi iç huzurumuzu koruyalım, yeterki Türkiye'de kendi iç istikrarımızı koruyalım. Kendi içimizde sapa sağlam durduktan sonra Türkiye'ye dışarıdan zarar verebilecek unsurlar sayıca daha az olacak. Ama kendi içimizde sağlam durmadığımız zaman, o zaman dışarıdan da Türkiye'yi olumsuz etkileyecek faktörler birden bire artabilir."

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Cari açığın en önemli nedenlerinden birisi enerjide dışa bağımlı olmamız. Petrol ve doğalgaz ithalatımız geçen yıl 60 milyar dolar, bizim cari açığımız ise 47 milyar dolar. Enerjide dışa bağımlılığımızı ne kadar azaltabilirsek bizim cari açığımız hemen o kadar düzeltilebilir" dedi. Babacan, Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) tarafından düzenlenen "Sanayi Gecesi 2013" etkinliğinde yaptığı konuşmada, şu anda Türkiye'de dikkat edilmesi gereken en önemli konuların başında cari açığın geldiğini söyledi. Şu an cari açığın Türkiye açısından çok büyük bir risk taşımadığına dikkati çeken Babacan, Türkiye gibi çok hızlı büyüyen bir ülkede yüzde 4-5'lik cari açığın sürdürülebilir bir cari açık olduğunu ifade etti.

Cari açığın her yıl özel sektörün dış borcuna eklendiğini belirten Babacan, şunları kaydetti: "Özel sektörün dış borcu artıyorya bunun sebebi cari açık. Cari açık yüzde 4-5'i geçerse Türkiye'nin dikkat etmesi gerekiyor. Cari açığın en önemli nedenlerinden birisi enerjide dışa bağımlı olmamız. Petrol ve doğalgaz ithalatımız geçen yıl 60 milyar dolar, bizim cari açığımız ise 47 milyar dolar. Enerjide dışa bağımlılığımızı ne kadar azaltabilirsek bizim cari açığımız hemen o kadar düzeltilebilir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını azaltacak çok çok önem projelere imza attı. Hele hele bu Irakla olan son enerji görüşmeleri gerçekten çok kaydadeğer bir gelişme, çok çok önemli. İşin siyasi ve diplomatik bazı hassasiyetleri olduğu için bu çalışmaların bir kısmı açıklanıyor, bir kısmı açıklanamıyor. Ama başlanan çalışma, gelmiş olduğumuz nokta Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı konusundaki çehresini kökten değiştirebilecek bir iş. Onun için önümüzdeki aylar çok önemli olacak ve bu çalışmalar arzu ettiğimiz ölçüde neticelendiği zaman Türkiye'nin gerçekten makro ekonomik dengeler açısından büyük bir çözüm aracı olacak."

En az tasarruf oranı Türkiye'de

Türkiye'de dikkat edilmesi gereken bir diğer konunun da tasarruf oranları olduğunu ifade eden Babacan, dünyadaki gelişmekte olan ülkelerin ortalama tasarruf oranlarının geçen yıl yüzde 33 olduğunu, yani milli gelirlerin yüzde 33'ü kadar tasarruf ettiklerini anımsattı. Çin'de bu oranın yüzde 50 olduğunu, Hindistan'da ise tasarruf oranlarının yüzde 38'den yüzde 33'e düştüğünü belirten Babacan, şöyle devam etti: "Hindistan'ın tasarruf oranlarının düşmesinden dolayı cari açıkları şu anda yüzde 6'ya varmış durumda ve Hindistan en kırılgan ekonomilerden birisi haline geldi. Bu konu önemli bir konu. Türkiye'de ise bu yıl yüzde 12.6 bekliyoruz. Gelişmekte olan ülkeler arasında en düşük tasarruf oranı bizde. Makro ekonomik denklemde bir ülkenin büyümesi için yatırım için tasarruflarla yatırım arasındaki denge çok çok önemli. Çünkü eğer kendi tasarrufunuz yeterli değilse büyümek için, yatırım için elin adamının tasarruflarına muhtaç oluyoruz. Cari açığın finansmanı dediğimiz dışarıdan gelen finansman elin adamının tasarrufu. Sizlerde iyi biliyorsunuz ki 'elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde olmaz'. Bizim bu şekilde, bu trendle 'böyle gelmiş böyle devam eder' deme lüksümüz yok. Mutlaka tasarruf oranını artırmamız gerekiyor. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda tasarrufumuzu artıracak tedbirler önceliğimiz olacak. İsraf ekonomisi değil, verim ekonomisi olmalıyız."