"Dövizde Kurgulanan model fasit bir dairedir"

SESMİR Başkanı Orhan Ökmen, ani ve yüksek devalüasyona uğradıktan sonra başıboş dalgalanmanın ekonomi dışı faktörlerle yönetilen kur rejimlerinin kaçınılmaz akıbeti olduğunu belirterek, "Kurgulanan model fasit bir dairedir" dedi.

SESMİR Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Ökmen, ani ve yüksek  devalüasyona uğradıktan sonra başıboş dalgalanmak, ekonomi dışı faktör ve metotlarla yönetilen kur rejimlerinin kaçınılmaz akıbeti olduğunu  belirterek, "Kurgulanan model fasit bir dairedir: Döviz talep  edenlerin bankalardan döviz alımı ile başlayan, swap yoluyla Merkez
Bankası’na aktarılan, Merkez Bankası’ndan bankalara aktarılan TL  kaynaklar ile kredi hacmini genişletmeye zorlanan ve yine Merkez Bankası’na ait dövizlerin kamu bankaları eliyle tekrar satışı ile  neticelenen bu fasit daire sürdürülebilir değildir. " dedi.

Regülatörlerin görevinin finansal model kurmak ve işletmek değil  düzenleme ve kontrol etmek olduğunu belirten Ökmen, şunları söyledi:

"Faiz seviyelerini düşük tutarak yatırım harcamalarının ve üretim  hacminin artırılamayacağı net bir şekilde bu kez daha iyi  anlaşılmıştır: Gerekli yapısal dönüşümleri yapmadan, ülkelerarası  jeo-politik tabanlı gerilim politikalarından vazgeçilmeden salt faiz  seviyelerini düşük tutarak yatırım harcamalarının ve üretim hacminin  artırılamayacağı net bir şekilde anlaşılmış olmalıdır.

Düşük faiz politikası, döviz talebini canlı tutarak fiyat  istikrarının dengesizliğini süreklileştirmektedir: Yatırım harcama  eğilimi ile faiz seviyesi arasındaki korelasyon anlamsızlaşmış olduğu  için düşük faiz politikasının beklendiği gibi bu konjonktürde ekonomik  büyümeye katkısı bulunmamaktadır.  Tam aksine düşük faiz politikası,  dövize talebini canlı tutarak fiyat istikrarının dengesizliğini  süreklileştirmektedir.   

Reel sektörün döviz pozisyon açığı, TL’nin değer kaybının hızlıca  ve direkt olarak üretici ve tüketici enflasyonuna yansıması nedeniyle  negatif reel faiz politikası yanlış ve hatta zararlı bir politikadır.

Olanaksız üçlü teoremine aykırı olan uygulamalarda ısrar etmemek  gerekir: Olanaksız üçlü teoremine aykırı olan uygulamada ısrar  etmemek, direkt ve endirekt ya da hafif veya ağır her türlü sermaye  kontrolü önlemine son vermek, döviz/sermaye piyasalarına giriş veya  çıkışı zorlaştıran engellerin ortadan kaldırılmasına, en önemlisi  döviz talebini sınırlamanın yanında döviz arzına da zarar veren  uygulamaları derhal ortadan kaldırmak gerekir.

Dünyadaki likidite bolluğu ve tedarik zincirlerinin yeniden  konumlanma arayışları Türkiye ekonomisi açısından müthiş bir fırsat  sunarken, bu fırsat heba olmuştur. 

Azalan döviz rezervinin tekrar geri kazanılması ve risk  primlerinin düşürülmesi için alternatif döviz elde edilmesine ilişkin  politikalar üretilmemiştir: Yüksek faiz maliyeti önemsemeden,  uluslararası piyasalarda tahvil borçlanmalarına yeniden ağırlık  verilmelidir.  Her borçlanma sonrasında, bir öncekine göre bir sonraki  tranşlar normalleşmeye başlayacaktır. 

Faiz artırımının dışında TL’nin dış değerini savunacak başkaca  etkili bir enstrüman kalmamıştır: TL üzerinden fiyatlanan tüm  varlıklardan kaçış sürecinin devam ettiği bu konjonktürde, faiz  artırımının dışında TL’nin dış değerini savunacak başkaca etkili bir  enstrüman kalmamıştır.  Reel sektörün dış borcunun seviyesi ve ara  malı ithalat bağımlılığı geçerli olduğu sürece düşük faiz  politikasıyla güçlü TL sağlanamaz. TL’nin dışsal değerini negatif TL  reel faizi ile korumak mümkün değildir.

Politika faizi, döviz talep edenler üzerinde ani şok etkisi  yaratacak yükseklikte artırılmalıdır.  Politika faizinin güncel  konjonktürde reel faiz üretebilmesi için artırılması gerekir. Aksi  halde, döviz talebi devam edecek ve sermaye kontrolü tedbirlerinin  alınma zorunluluğu ortaya çıkacaktır

Bankacılık sektörünün kamu desteğine ihtiyaç duyma olasılığı  belirmiştir: Bankacılık sektörünün kamu desteğine ihtiyaç duyma  olasılığı, düşük olan net genel kamu borcunun dengeleyici ve koruyucu  rolünü riskli alana itmekte, zayıflatmaktadır.     

Bankaların risk yönetim süreçlerini zedeleyen tüm uygulamalar  durdurulmalıdır: Kredi verme baskısı yaratarak bankaların risk yönetim  süreçlerini ve disiplinini zedeleyen, ucuz maliyetli gevşek likidite  yaratarak döviz talebini artıran Aktif Radyosu’nun tutturulma  zorunluluğu ivedilikle sonlandırılmalı ve bu uygulama tamamen ortadan  kaldırılmalıdır.

Denenmiş reaksiyonlarda ısrar edilmemelidir: Geçmiş döviz  krizlerinde gösterilen ekonomik ve politik reaksiyonların bir  benzerinin bu krizde de aynen yinelenmesi, tedbir olarak ortaya  konulan politikaların başarı olasılıklarının geçmiştekiler gibi  olacağının matematiksel kanıtıdır. 

Tedbirler sonucunda ortaya çıkan kamusal pozitif dışsallık, ulusal  düzeyde üstlenilen maliyet ve riskin altında kalmıştır: Merkez Bankası  bilançosunun, hazinenin nakit açığının ve yine kamu bütçe açığının eş  zamanlı büyümelerinin yarattığı pozitif kamusal dışsallık, ortaya  çıkan risk düzeyine dahi eş değer büyüklükte olamamıştır.   

Kaynak kullanımı ve plasman konularında kamu bankları piyasa  koşullarının ve regülasyonların dışında hareket etmeye son  vermelidirler: Kamu bankaları özellikli krediler hariç olmak üzere,  piyasa faiz oranlarının altında   plasman faaliyetlerine zorlanmamalı,  açık pozisyonlarını vadeli türev işlemleriyle bir an evvel  kapatmalıdırlar.

Merkez bankasının asli görevi fiyat istikrarını sağlamaktır:
Merkez bankası bağımsız bir kurumsal yapı içerisinde ilk görevinin,  ulusal fiyat istikrarını sağlamak olduğunu tekrara hatırlamalı, TL’nin  konvertibilitesinden ve sermaye hareketlerinin serbestliği ilkesinden  taviz vermemelidir.

Para ve döviz piyasaları alanında Merkez bankasına ait olan ve  ancak şeffaf olmayan yollarla kamu bankalarına aktarılmış olan  sorumluluk ve görevlerin, tekrar Merkez Bankası tarafından  sahiplenilmesi ve yürütülmesi şarttır. 

Türkiye’nin uzun süreden bu yana orta ve uzun vadeli bir ekonomik  yol haritası ve programı yoktur. Sis ve karanlıkta pusula olmadan  normal adımlarla yürümek ve hedefi bulmak zordur. 

Bütçe açığının ilk tedbiri Kamusal alanda sıkı bir tasarrufa  gidilmesi olmalıdır. 

Ulusal veri güvenliği ve şeffaflığı konusunda giderek zayıflayan  yatırımcı inancının bir an evvel düzeltilmesi gerekir.  "