Yargıtay'dan çok önemli kıdem tazminatı kararı

Yargıtay'dan çok önemli kıdem tazminatı kararı

Yargıtay, 15 yıl 3600 prim gününü tamamlayarak yaş dışındaki emeklilik koşullarını yerine getiren işçilerin kıdem tazminatı alması konusunda önemli bir karara imza attı.

A+A-

1475 Sayılı Eski İş Kanunu’nun yürürlükteki 14. maddesine göre, yaş dışındaki emeklilik koşullarını yerine getiren işçiler çalıştıkları işyerinden kıdem tazminatını alarak ayrılabilirler. Bu haktan yararlanabilmek için, 8 Eylül 1999 tarihinden önce çalışmaya başlayanların 15 yıl sigortalılık 3600 prim gününü, bu tarihten sonra çalışmaya başlayanların ise 25 yıl sigortalılık 4500 prim gününü veya 7000 günü tamamlamaları gerekiyor. Bu koşulları yerine getiren işçiler Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) “kıdem tazminatı yazısı” alarak işverene başvurmak suretiyle tazminatlarını isteyebilirler. Burada işçi açısından dikkat edilmesi gereken en önemli husus, iş akdini feshetmeden önce SGK’dan yazıyı alıp, bu yazıyla birlikte işverenden kıdem tazminatı talebinde bulunmaktır. SGK’dan yazıyı iş akdini feshettikten sonra alıp işverene başvuranlar kıdem tazminatı hakkını kaybediyorlar.

Habertürk'ün haberine göre sistem böyle işlemekle birlikte 15 yıl sigortalılık 3600 prim gününü doldurduğuna dair yazıyla kıdem tazminatı almak isteyen işçiler işverenin itirazıyla karşı karşıya kalıyorlar. Bazı işverenler, kanunun, yaş dışındaki koşulları dolduran işçilerin artık çalışmayı bırakıp emekliliği beklemeleri halinde tazminat alabileceklerini öngördüğünü savunuyor. Yargıtay daha önce verdiği muhtelif kararlarda, kıdem tazminatını bu yolla alarak işten ayrılan işçinin yeni bir işte çalışmasının önünde engel bulunmadığına hükmetti. Ancak yine de bazı işverenler çeşitli gerekçelerle kıdem tazminatı ödemekten kaçınabiliyor.

İŞVEREN “KANUNA KARŞI HİLE” İDDİASINDA BULUNDU

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 5 Kasım 2020 tarihli (Esas No: 2016/29768, Karar No: 2020/14937) kararına konu dosyaya göre, bir şirkette 2008-2015 yılları arasında yönetici olarak çalışan işçi, 4 Eylül 2015 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresi ve 3600 prim gününü tamamladığına dair SGK’dan yazı alarak işverene sunduğu halde kıdem tazminatını alamadığı için dava açtı. İşveren, işçinin iş akdini haksız bir şekilde tek yanlı iradesi ile sona erdirdiğini, kanundaki haktan yararlanmak için iş akdini feshetse de asıl amacının başka bir işyerinde çalışmak olduğunu, kanuna karşı hile yapmak suretiyle hak etmediği halde kıdem tazminatı talep ettiğini belirterek talebe itiraz etti. İşveren işçinin talebinin ayrıca Türk Medeni Kanunu’nda tanımlanan hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu savundu.

İş MAHKEMESİ İŞÇİNİN TALEBİNİ REDDETTİ

İş mahkemesi, işçinin iş akdinin sona erdiği 4 Eylül 2015 tarihinden önce farklı bir şirkete iş başvurusunda bulunduğunu, 14 Eylül’de yeni işyerine başladığını, dava açtığı işverenin işyerinde çalışmaya devam ederken yeni işyerine verilmek üzere evrak topladığını, dolayısıyla yasanın tanıdığı hakkı kötüye kullandığını gerekçe göstererek kıdem tazminatı talebini reddetti.

“ÇALIŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ ANAYASAL GÜVENCE ALTINDA”

İşçinin temyiz başvurusu üzerine dosya Yargıtay’a geldi. Yargıtay kararında, 1475 Sayılı Kanunu ile işçiye yaş hariç diğer emeklilik kriterlerini yerine getirmesi halinde kendi isteği ile işten ayrılma imkânı tanındığı belirtildi. Başka bir anlatımla, sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayan işçinin, yaş koşulu sebebiyle emeklilik hakkını kazanmamış olsa da işyerinden ayrılabileceği ve kıdem tazminatına hak kazanacağı vurgulandı.

İşçinin yasadan doğan bir hakkı bulunduğuna dikkat çekilen kararda, daha sonra başka bir işverene ait işyerinde çalışmaya başlaması, ayrılmadan önce diğer işyeri ile görüşmesi ve hatta sözleşme yapmasının kanuna karşı hile olarak değerlendirilemeyeceği kaydedildi. Yargıtay kararında şu ifadelere yer verildi:

“Dosya içeriğine göre, davacı işçi, fesih tarihinde yaş hariç diğer emeklilik koşullarını sağlamış, bu tarih itibari ile kıdem tazminatına hak kazanmıştır. Ayrıca davacının iş sözleşmesini feshettikten sonra başka bir işyerinde çalışmaya başlaması, Anayasal güvence altında olan çalışma özgürlüğü kapsamında olup, yasanın kendisine verdiği hakkı kullanan davacı işçinin kötü niyetli davrandığından söz edilmesi mümkün değildir. Kanunda tanınan bu hakkın amacı, işyerinde çalışarak yıpranan ve bu arada sigortalılık yılı ile prim ödeme süresine ait yükümlülükleri tamamlayan işçinin, emeklilik için yaşı beklemesine gerek olmadan iş sözleşmesini aktif sonlandırabilmesine imkan tanımaktadır. Davacının kıdem tazminatı talebinin kabulü yerine reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.”