Ekonomi Düşünürleri Ve Görüşleri

EKONOMİ DÜŞÜNÜRLERİ VE GÖRÜŞLERİ


ADAM SMITHDAVID RİCARDO /  JEAN BODİN / JOHN LOCKE
 DAVİD HUME / RİCHARD CANTİLLON / BAPTİST  SAY / ROBERT MALTHUS

 

ADAM SMITH

İskoçyalı ekonomist ve filozof olan Adam Smith (1723-1790), Glasgow ve Oxford Üniversitelerinde öğrenim görmüş ve daha sonra  Glasgow Üniversitesi’nde ahlak felsefesi profesörü olmuştur. Çok geniş sahaya yayılan çeşitli yazıları vardır. Ekonomi, bunlar arasında en önemlisidir.

Smith’in 1776 yılında yayınladığı "Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations" adlı kitabı, üretim ve gelir dağılımı teorisini içermekte ve bu prensiplerin ışığında geçmişi değerlendirmektedir. Politika uygulamalarına da yer verdiği bu kitapta üzerinde önemle durduğu konu ekonomik büyümedir.

A. Smith'in düşünceleri üç büyük ana fikir etrafında toplanmaktadır; Doğal Düzen, Serbest Mal Dolaşımı, Ekonomik İş Bölümü

A. Smith ülke içinde ve ülkeler arasında serbest mal dolaşımını ilke olorak savunmuş, bunu uluslararası dış ticaretin temel ilkesi olarak benimsemiştir. Ekonomik iş bölümü bolluk, kitle üretiminin sağlanmasına yardımcı olmaktadır. Bir kişinin bir iğneyi yapması bir sene alacaktır. Zira maden arayıp bulması tek başına iğne haline getirmesi zaman almaktadır. Bir sanatkara ham madde sağlanırsa günde 20 iğne yapabilir. Halbuki bir fabrikada iş bölümü sayesinde günde 20.000 iğne yapılabillmektedir. İş bölmü insanların becerisini arttırmakta, bir işten diğer işe geçmede zaman kazandırmakta, makina kullanabilmektedir.

Büyümenin itici gücünü, işbölümü oluşturmaktadır. İşbölümü, üretim artışına, teknik ilerlemeye ve sermaye birikimine yol açmaktadır. İşbölümü, mübadele gerektirmekte ve piyasanın büyüklüğü tarafından sınırlanmaktadır. Her insan başkalarının elindeki malları arzu ettiği, çıkarlarına göre hareket ettiği için mübadele meydana gelmektedir. Büyümeyi sağlayan diğer bir unsur sermaye birikimidir. Büyümenin başarılı olması için toplumsal, kurumsal ve hukuksal çerçevenin doğru yapıda olması gerekmektedir.

Büyümenin dışında Smith, mikro ekonomik sorunlar üzerinde de durmuştur. Ona göne fiyatları tayin eden üretim maliyetidir. Rant, fiyatı tayin etmemekte, rant fiyat tarafından tayin edilmektedir.

Smith, ücretleri açıklamak için çeşitli teoriler öne sürmüştür. Ücretlerin asgari geçim düzeyinde oluşması bunlardan biridir. Smith’e göre kâr, zamanla rekabet ve kârlı işler bulma güçlüğü sonucunda düşecektir.

Mutlak Üstünlükler Teorisi

1776 yılında Ulusların Zen­ginliği (The Wealth of Nations) isimli meşhur kitabında, dünyada serbest ticaretin gerek ülke­lerin ve gerekse dünya refahının artması bakımından çok daha yararlı olacağını savunmuştur. Smith kitabında, akıllı bir aile reisinin dışarıda daha ucuza satın alabileceği bir şeyi hiçbir za­man evde yapmaması gerektiğini savunarak işbölümüne verdiği önemi ortaya koymuştur.

Adam Smith'e göre ülkeler, kapalı ekonomi durumuna göre daha kârlı olduğu için dış ticaret ya­parlar. Bir ülke bir malı diğerine göre mutlak olarak daha ucuza üretiyorsa, o malın üretiminde ihtisaslaşmalı, buna karşılık mutlak üstünlüğe sahip olmadığı malların üretim ve ihracatını üs­tünlüğe sahip olan ülkelere bırakmalıdır. Smith'in anladığı anlamda üstünlük, bir matın diğer ülkelere göre bir ülkede daha prodüktif üretilmesidir. Bu şekildeki uluslararası ihtisaslaşma so­nucunda, üretim faktörleri ülkeler arasında daha etkin bir şekilde kullanılacak ve dünya üreti­minde artış sağlanacaktır. Bundan, şüphesiz birbirleri ile ticaret yapan tüm ülkeler yararlana­caktır.

Adam Smith'in Mutlak Üstünlükler Teorisi, mantıklı olmakla beraber birçok yönden eksiktir. Te­ori, uluslararası ticaretin sadece küçük bir kısmını açıklamaktadır. Smith'in bu görüşleri daha sonra R. Torrens ve David Ricardo tarafından geliştirilmiş ve daha tutarlı bir duruma getirilmiştir.

 DAVID RİCARDO VE KLASİK KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜKLER TEORİSİ

Dış ticaret teorisinde A. Smith'in Mutlak Üstünlükler Teorisi önemli bir yere sahip olmasına rağmen, uluslararası ihtisaslaşmayı yalnızca mutlak üstünlükler ile açıklamak mümkün değildir. Çünkü, eğer bir ülke bütün malları diğerine göre mutlak olarak daha ucuza üretirse durum ne olacaktır. Bu sorunun cevabını, David Ricardo Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi ile vermiştir.

Dolaşımdaki para miktarı metal para ve Merkez Bankasının bastığı kağıt paradan meydana gelmektedir. Ricardo paranın dolaşım hızı konusunda açıklık getirmemiştir. Zira bir birim paranın birçok muamele yaptığını gözönünde tutmamıştır. Para miktarı konusunda Ricardo iki varsayımdan hareket etmektedir; Kağıt paranın altına çevrilebilir olduğu ülkeler, Kağıt paranın altına çevrilmediği ülkeler

Kağıt paranın altına çevrilebilir olduğu ülkelerde kağıt para üzerinde yazılı tutar miktarında altına çevrilmektedir. Bu ya dolaşımadki kağıt paranın altın veya gümüş paraya çevrilme veya külçe altına çevrilebilmesidir. Ricardo dış ödemelerde külçe altın ödemenin yeterli olacağını kabul etmiştir.

Kağıt paranın altına çevrilmediği ülkelerde, uluslararası alanda meydana gelen ekonomik olayların milli sınırlar içinde etki yapacağını kabul eden Ricardo, Devletin fazla para basarak bütçe açığını kapatmasının fiyatların yükselmesine neden olacağını kabul etmektedir.

Ricardo, bir ülkenin iki farklı malda mutlak olarak dezatavantajı olmasına ve diğer bir ülkenin bu malların üretiminde mutlak üstünlüğü olmasına rağmen, ülkeler arasında yine de ticaret yapılabileceğini ve bu ticaretten her iki ülkenin de kârlı çıkabileceğini göstermiştir. Ricardo'ya göre her iki malın üretiminde de mutlak olarak dezavantajı olan bir ülke, daha az dezavantaja sahip olduğu malı üretip ihraç ederse, bu malın üretim ve ihracatında karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olur. Diğer taraftan bu ülke, daha fazla mutlak dezavantajı olduğu malın üretimini durduracağı için, bu malı diğer ülkeden ithal edecektir, işte bu kurala ekonomi öğretisinde, Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi adı verilir.

Ricardo'nun Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi'ni daha basit olarak şu klasik örnek ile de açıklamak mümkündür. Eğer bir avukat hem sekreterden daha hızlı daktilo yazmasını bilir ve hem de avukatlık hizmetlerini yürütmeye kalkarsa, iki işi aynı anda yapmaya kalkışmasından dolayı kayba uğrayacaktır. Avukat, kendi mesleği olan hukukçuluğa devam edip yanısıra işlerini yürütecek bir sekreter alırsa, yazı yazmaya ayırdığı zaman karşılığında avukatlık yaparak çok daha fazla kazanç sağlayabilecektir. Çünkü bir saat avukatlık yaparak elde edeceği gelir, bir saat sekreterlik hizmetini kendinin görmesiyle elde edeceği gelirin çok üzerinde olacaktır.

KLASİKLER ÖNCESİ PARA MİKTARI VE FAİZ KURAMI

JEAN BODİN VE MERKANTELİZM

Rönesansla deniz, kara ticareti canlanmış, para miktarını arttırma yolları aranmıştır. 16. yüzyılda Güney Amerika yerlilerinin Tanrının pisliği dedikleri 24 ayar som altın İspanyol ve Portekizli denizciler tarafından geride yüzbinlerce ölü bırakarak İspanya ve Portekize taşınmıştır.

Zacetecas ve Potori de keşfedilen gümüş madenler, gümüş üretiminin artması fiyatlarının düşmesine neden olmuştur.

Jean Bodin (1530-1596) ve para miktarı 16. yüzyılda Fransa kralı para içindeki kıymetli maden miktarını azaltarak daha fazla para basma yoluna gitmektedir.

Bunun nedenleri arasında;

Altın ve gümüş yeteri kadar üretilmemekte genişleyen ticarete cevap verememektedir.

Paranın içindeki değerli maden miktarının düşürülmesi krala daha fazla para sağlamaktadır.

Borçlu olan kral iktidarı daha az kıymetli maden vererek borcundan kurtulmaktadır. 1511’de örrneğin 100 liralık borcu 2100 gr gümüşle karşılarken 1580’de 1150 gr gümüş yeterlidir.

 J. Bodin fiyat artışlarının üç kaynağı olduğunu söylemektedir;

1)Piyasada çok miktarda altın ve gümüş vardır. Güney Amerika da yağmalanan İspanya’ya taşınan altınlar oradan Fransa’ya geçmiştir. Ayrıca 1557’de gümüş işletme tekniğinde, bunun civa karışımı arttırılması yolunun bulunması gümüş üretimini 5 misli arttırmıştır. İspanya’da Sevilla şehri altın merkezi olmaktan çıkarak gümüş merkezi olmuştur.

2) Piyasaya tekellerin hakim olması

Fransa’da fiyat yükselmesi nedenleri arasında kısmen tekellerin tek yanlı fiyatlarını tespit etmesi olayı da vardır.

3) Aristokrasinin fiyatı yükselen malları tercih etmesi

Fransa’da  J. Bodin fiyatların yükselmesi nedenlerinden birinin, Kral ve çevresi sevdikleri eşya fiyatlarının yükselmesinden etkilenmediklerini bilakis bunu zevkle karşıladıklarını ileri sürmektedir.

Merkantelistlerin Ekonomi Hakkındaki Görüşleri

-Nüfusu arttırmak

-Para miktarını çoğaltıp ticareti geliştimek

-Fiyat yükselmeleriyle dışarıya mal satışından daha fazla kazanç sağlayan tüccarlara daha fazla para kazandırmak

-Faiz oranlarının düşmesi, bol paranın piyasada dolaşması sonucu olacaktır. İngiliz ekonomisti Willian Petty (1623-1687) para miktarının artışı faiz oranlarınnı düşmesine bağlayacaktır.

-Değerli madenleri ülkeye toplamak, bunu ister kuvvetle ister ticaret ve sanayiyi kullanarak sağlamak

-Bu nedenle mamul madde satıp, hammadde ithal etmek gerekmektedir

Yukarıdaki hedeflere ulaşmak için Merkantenistler, emperyalizm, sömürgecilik yapma, sömürgelerden ucuz hammadde sağlama oraya mamül madde satma içerde nüfusu arttırarak iş gücünü bol tutma az ücret verme, gıda maddeleri fiyatlarını düşük tutma gibi yollara başvurmuşlardır

LİBERAL DÜŞÜNCE ÖNCESİ PARA VE FAİZ

Merkantelistler kıymetli metalleri ülkeye doldurmanın, insanların mutluluğunu sağlayacağını düşünmüşlerdir. Ama bir tarihi gerçeği unutmuşlardır. Tarihte Frikya Kralı Midas’ın her tuttuğu şeyi, yiyecek içecek de dahil altına çevirme yeteneği olduğu söylenir. Ama bu kendisine fayda sağlamamıştır. Merkantelizme karşı ekonomide akım başlamıştır. Bu akımı başlatanlar liberalizmi hazırlayan düşünürlerdir.

JOHN LOCKE (1632-1704)

Daha ziyade bir flozof olan John Locke para konusunda fikirler ortaya atmıştır.

Dolaşımdaki para miktarının piyasada bulunan malların değer olarak fiyatına eşit olduğunu savunmuştur. Paranın değeri malın değeri gibi onun arz ve talep değişikliklerinden etkilenerek dalgalanmaktadır. Malın arz ve talebi değişmiyorsa, fiyatlar yükselirse bunun nedeni doğrudan doğruya para miktarındaki değişikliktir. Ancak paranın hızla el değiştirmesine göre, fiyatlar az veya çok değişebilir.

Para miktarı kuramına yaklaşmakla beraber, John Locke bunu açık olarak ortaya koymamıştır. Faiz haddinin para miktarı ile ilişkisi olduğunu kabul etmiştir. Para miktarı arttıkça faiz düştüğünü kabul etmektedir.

DAVİD HUME (1711-1776)

İngiliz düşün yaşamına büyük etkisi olan A. Smith’in arkadaşı, onu bir çok alanda etki altında bırakan bir yazardır.

D. Hume mülkiyetin temeli çalışmadır demektedir. Ona göre dış ticaret dengesinin otomatik olarak sağlanacağını dış satıma devletin karışmaması gerektiğini, dış satımın içerde sanayiyi kamçılayacağını ileri sürmektedir.

1752’de ticaret dengesi üzerine yazdığı bir denemede David Hume, ticaretin fazlasının ülkeye kıymetli metalin girişini sağladığı bunun para arzını arttırdığını fiyatların yükselmesine neden olduğunu söylemektedir. Bun ihracatın azalması ithalatın artmasıyla sonuçlanmaktadır.

Paranın satın alma gücünün, onun miktarıyla ters orantılı olduğunu söyleyerek merkantelistleri eleştirmiştir.

Faizin sanayinin verimine ve tutuma bağlı oluduğunu ileri sürmüştür.

David Hume, Locke’dan farklı olarak para bolluğunun faiz haddi üzerine etkisini kabul etmemektedir. Faizin ticaret ve sanayiden elde edilen kar’a bağlı olduğunu savunmuştur.

RİCHARD CANTİLLON (1680-1734)

İrlanda kökenli bir aileden gelen, Paris’te başarılı bir bankacı olarak ün yapan R. Cantillon “Genel Olarak Ticaret Üzerine Deneme” isimli yapıtıyla tanınır. 1730’da yazdığı bu eser ancak 1755’de Fransızca’ya çevrilmiştir.

Cantillon para miktarının artışını şu etkenlere bağlamaktadır;

Altın ve gümüş üretimi artışıyla ülkeye daha fazla kıymetli maden girmektedir. Ülkedeki para miktarını arttıran bu etken yanında, ülkenin yaptığı sanayi ve ticari faaliyeti sonunda dış satımlarını arttırması mümkündür.

Bir ülkeye para girişi dış devletlerden sağlanan yardım, o ülkeye yapılan ziyaretler, başka ülkeden miras yoluyla aktarılan zenginlikler yoluyla da temin edilmektedir.

Paranın dolaşım hızındaki artış da para miktarını arttırabilir. Cantillon paranın dolaşım hızını şöyle tanımlamaktadır; Para ve kredinin dolaşma hızı, paranın veya kredinin, belirli bir zaman içinde sağladığı ödemeler toplamıdır. Böylece belirli bir süre içinde para miktarında artış yahut belirli miktar paranın daha kısa sürede dolaşımı, onun hızınn arttığını göstermektedir.

BAPTİST  SAY (1767-1832)

Fransız ekonomist “Pazar yasası” ismi verilen yasa ile tanınmıştır. Bu yasayla üretilen bir malın değeri kadar, pazarda para istemi sağladığı, üretimin potansiyel bir istem olduğu, yapılan üretimin kendi pazarını yarattığını kabul etmektedir. Zaten üreticinin en büyük arzusu ürettiği malı satmaktır. Bir malın istemi onun göreli fiyatına bağlıdır. Malla ilgili para istem ve sunusu, malın göreli fiyatına göre yapılır. Halbuki miktar teorisinde para istemi göreli mal fiyatına göre değil mutlak fiyatlara göre olur. 

Mal istemi para istem anlamına gelir. Çünkü mala olan gereksinim para ihtiyacını yaratır. Bu da para sunusunu etkiler.

Say paranın mübadele için istendiğini, gömüleme olmadığını bunun için tam istihdamın sağlandığını kabul etmektedir. Say sermayeyi, üretime bağlı serbest kullanılabilir fonlar diye ikiye ayırmakta, faizin likit paranın istem ve sunusunu etkileyeceğini kabul etmektedir.

Özel kesimi savunan Baptist Say, Devletin sanayi ve ticaret işi yapmak için parası bulunduğunu, ama yapılacak işlerin başarı kazanması için çalışmayacağın çünkü bunların parasının cebinden çıkmadığını ileri sürmektedir. Devlet bireylere “iş yapmanız için uygun bir çevre yaratıyorum. Şimdi zengin olmaya bakın” demelidir.

ROBERT MALTHUS (1766-1834)

Keynes “19. asırda ekonomi biliminin temelini Ricardo yerine Malthus atsaydı bugün dünyamız daha uslu ve zengin olacaktı” diyerek Malthus’u Ricardo’ya tercih ettiğini belirtmiştir.

Malthus zenginliğin artışı, üretimin tüketimden fazla olmasına bağlıdır. Bu doğru olmakla birlikte fazla tasarrufun da üretim yapmayı engelleyeceğini kabul eder. İstem sunuya uymakta, bu nedenle fazla tasarruf yapılması doğru değildir demektedir. Zira üretimi istem kamcılar. 

R. Malthus, Ricardo’nun da kabul ettiği Say’in “Pazar yasasını” kabul etmemektedir. Bu nedenle üretimin tam iş gücü kullanımı düzeyinde olacağını düşünmemektedir. 

Üretim gerçek isteme bağlıdır. Bu nedenle bir bölüm makinanın üretimde kullanılmaması doğaldır. Malthus para miktarı konusunda aydınlaıcı bilgi vermemiştir. İncelemelerine banka sistemi aracılığıyla para miktarının artışı, gömüleme gibi konular almamıştır.