Borsa Ve Yatırım

1-Mali piyasalar
2-Sermaye piyasaları ve İMKB
3-Para piyasaları
4-Sermaye ve para piyasası araçları

 

 

Mali piyasalar

Piyasa Kavramları, Çeşitleri ve Özellikleri

İktisadi açıdan piyasa, alıcı ve satıcıların birbirleri ile karşılıklı iletişim içinde oldukları ve mübadelenin meydana gel­diği bir yerdir. Piyasa çok sayıda alıcı ve satıcının bir araya geldiği yerdir ve organize bir yapıya sahip olması durumunda somut biçimiyle borsa olarak tanımlanır.
Mali Piyasalar, Kurumlar ve Araçları

Bir ülkede fon kullananlar ile fon arz edenler arasında fon akımları düzenleyen kurumlar, akımı sağlayan araç ve gereç­ler ile bunları düzenleyen hukuki ve idari kurallardan oluşan yapıya mali piyasa denir.

Mali piyasa beş ana unsurdan oluşmaktadır:

 - Tasarruf sahipleri (fon arz edenler)
 - Yatırımcılar (fon talep edenler)
.  Yatırım ve finansman araçları
.  Yardımcı kuruluşlar
.  Hukuki ve idari düzen

Ekonomi İçerisinde Mali Piyasaların İşlevleri

a) Fon açığı / fazlası olan katılımcılar açısından:

Bir mali sistemde her durumda aşağıdaki eşitlik geçerlidir. Bu durumda her mali sistemde fon fazlası veren birimler ile fon açığı olan birimler sistemin kullanıcıları olarak karşı­mıza çıkmaktadır.

Mali sistemin ortaya çıkması ve biçimlenmesi ise borç alanlar (yatırımcılar) ile borç verenler (tasarruf sahipleri) arasında olanaklar ve ihtiyaçlar arasındaki miktar, vade ve diğer koşullardaki uyuşmazlıkları gidermeye yönelik olmuştur.

b) Mali aracılar açısından

Mali aracılar tamamen bir komisyoncu (agency-broker) gi­bi borçlunun ihraç ettiği menkul kıymetleri (tahvil, finansman bonosu, hisse senedi vb.) tasarruflarını kullandırmak isteyen­lere bir komisyon karşılığı pazarlayarak faaliyet gösterebil­dikleri gibi, bu menkul kıymetleri portföyünde taşıyarak (bro­ker-dealer) ya da fon açığı olanlara kullandırmak üzere tasar­ruf sahiplerinden fon sağlamak için onların ihtiyaçlarına uy­gun enstrümanlar üreterek (vadeli-vadesiz mevduat, mevduat seı1ifikası vb.) de faaliyet gösterebilirler. Buna göre sistemdeki mali aracılar aşağıdaki gibi adlandırılabilirler

- Bankalar - Aracı Kuruluşlar - Yatırım Ortaklıkları - Sosyal Güvenlik Kuruluşları  - Sigorta Şirketleri - Kooperatifler -  Genel Finans Ortaklıkları

Ekonomide Fon Akımları

Mal ve hizmet karşılığı yapılan ödemeler ve borç alma, borç verme, yatırım gibi ekonomik aktiviteler bir ekonomik sistem içinde gerçekleştirilmektedir. Bu aktivitelerden spot olarak gerçekleştirilen mal ve hizmet alım-satımları "reel sektör"ü belirlerken, mali varlık ve yükümlülüklerde ki el değişimleri "mali sektör"ü belirlemektedir.
Vadelerine Göre Mali Piyasalar

Mali piyasaları vadelerine göre ikiye ayırmak anlamlı olacaktır. Her ne kadar piyasadaki faiz oranı makro düzeyde çok etkin de olsa, dar anlamda baktığınızda zaten piyasadaki tüm tarafların makro oranı kabullendiklerini ve aşağı yukarı tüm işlemlerin benzer faiz oranlarından gerçekleştiğini görürüz. Buna göre işlemler için mikro düzeyde vade yapısı önemlidir. Vade yapısına göre piyasayı ikiye ayırıyoruz:

Sermaye Piyasası

Para Piyasası: Kısa Vadeli Fon Arz ve Talebinin Karşılaştığı Piyasa

Bu ayrım ile aslında hemen her ülke ekonomisinde yer alan iki temel piyasayı tanımlamış olduk Sermaye ve para piyasası. Bu piyasalar kimi zaman kolay olduğu için işlem gören enstrümanlara göre tanımlanmaya çalışılırlar ancak doğru ayrım bizim yaptığımız gibi vade bazlı olmalıdır.

Zira bazı enstrümanlar vadelerine göre her iki piyasada birden olabilecektir. Uzun vadeli devlet iç borçlanma senedi sermaye piyasası aracı sayılırken, kısa vadeli borçlanma senetleri yalnızca vadeleri gereği para piyasası enstrümanı ola­rak tanımlanacaktır. Bu arada kısa vade ve uzun vade ayrımının sorunlu olduğunun farkındayız. Bu o kadar sorunlu bir mevzudur ki, ünlü iktisatçı Keynes dahi; "Üstat, çalışmaları­nızda 'uzun vadede sistem dengeye gelir' diyorsunuz, ama .nedir bu uzun vade?" sorusunu biraz Asena vari bir cevap ile; "Uzun vadede siz ve ben ikimiz de ölmüş olacağız" şeklinde yorumlamıştır. Demek ki uzun vade ve kısa vade ayrımları için ciddi bir belirsizlik var. Ancak yine de bu aşamada imda­dımıza "resmi görüş" yetişiyor. Her ne kadar vade kavramı yatırımcıya, piyasaya, enstrümana ve ekonomiye göre göreceli de olsa resmi görüşe göre ayrım 1 yıl. O halde

1 yıldan kısa vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasa para piyasası, 1 yıldan uzun vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasa ise sermaye piyasasıdır.

Biraz önce bahsi geçmiş bir tanım vardı: Devlet iç borçlan­ma senetleri. İşte bu o bizim meşhur DİBS. Hani televizyonda ve gazetelerde vatandaş anlamasın diye kullanılan ve "her­halde bu çok mühim birşey, ben zorlamayım nasıl olsa anla­mam" dediğimiz stopaj, eurobond, valör var ya, işte onlardan biri. Ama gördüğümüz gibi çok ciddi bir şey değil. Hazinenin iç borçlanma amacıyla sattığı borçlanma senedi, yani tahvil ya da bono.

Sermaye piyasaları ve İMKB

Piyasayı, alıcı ile satıcının karşılaştıkları, mal dolaşımının gerçekleştirildiği yerler olarak tanımlamıştık. Buna göre ma­ halle pazarı da İstanbul Menkul Kıymetler Borsası da birer piyasadır, zira ikisinde de değerli mallar alıcı ve satıcı arasında el değiştirirler. Bu kısımda piyasa kavramını farklı alt başlıklarda incelemeye devam edecek ve genelde sermaye piyasalarını, özelde ise İMKB 'yi inceleyeceğiz. Piyasalar iktisadi açıdan reel piyasalar ve mali piyasalar olarak ikiye ayrılır:  

Reel Piyasalar: Üretilmiş mal ve hizmetler ile bu mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan üretim faktörlerinin karşılaştıkları piyasalardır. Otomobil piyasası, pamuk piyasası gibi piyasalar bu kapsamdadır.

Mali Piyasalar: İktisadi birimlerin mali ihtiyaçlarının karşılaştığı, mali araçlarını alınıp satıldığı piyasalardır. Mali araç­lar fiziki mallardan farklı olarak, taşıyıcısına doğrudan bir hizmet sağlamaz, bir iktisadi birim üzerinde ortaklık veya ala­caklık gibi haklan temsil eder.

Yatırım ve tasarruf kararlarının farklı birimlerce verildiği ekonomilerde tasarrufların yatırıma aktarılması mali sistem aracılığı ile olur. Bir ekonomide tasarruf yapanlar ile fabrika gibi yatırım kararını verenler aynı kişiler değildir. Tasarruf eden kesim elindeki fonu bugün tüketmeyip yarına aktararak geleceğini güvence altına almak istemektedir. Diğer taraftan, örneğin fabrika yapmak isteyenlerin fon açığı olup paraya ihtiyaçları vardır. Bunlar fon fazlası olan birimden para almak isterler. Fon fazlası olan birimler ile fon açığı olan birimlerin farklı olması mali piyasaların ve sermaye piyasasının temeli­ni oluşturur. Mali sistem, mali piyasalar ve bu piyasalardaki mali aracı ve araçlar ile fonları fon fazlası olandan (fon arz edenler) fon ihtiyacı Olan kesime (fon talep edenler) aktarır. Mali piyasalar çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir:

. Kredi piyasası (dolaylı finansman): Kısa veya uzun vadeli olabilmektedir.

. Menkul kıymetler piyasası (doğrudan finansman): Kendi içinde para ve sermaye piyasaları olarak ikiye ayrılır.

Ancak para ve sermaye piyasalarının birbirleri ile ilişki içinde olması, ve piyasalardaki gelişmelerin birbirini etkile­mesi, diğer yandan mali araçlarda vadelerin kısalma eğilimi her iki piyasa arasında kesin bir ayın yapılmasını güçleştirmektedir. İşte bu noktada karşımıza borsa çıkmaktadır. Orta ve uzun vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasa olarak tanımladığımız sermaye piyasaları yoluyla işletmeler kaynak toplar­ken, yatırımcılara çeşitli menkul kıymetler satılmaktadır. Söz konusu menkul kıymetler, likiditenin sağlanması amacıyla, yatırımcılar arasında el değiştirebilmektedirler. Bu el değiştirmenin gerçekleştiği organize ya da organize olmayan pi­yasalar, "İkincil Piyasalar" ya da "İkinci El Piyasalar" olarak tanımlanmaktadırlar. Söz konusu, "Organize İkincil Piyasa­lar", borsalardır.

Buna göre, sermaye piyasasında yer alan taraflar:

-Menkul kıymet ihraç edip karşılığında fon talep eden şir­ketler ve kamu kesimi, . Menkul kıymetleri satın alıp fonlarını değerlendiren birey­sel tasarrufcular ve kurumsal tasarrufcular (yatırım ortak­lıkları, yatırım fonları, sosyal güvenlik kurumları, sigorta şirketleri),

. Fon arz ve talebinin karşılaşmasına yardımcı olan ve bilgi toplama hizmeti sunan kuruluşlar (aracı kurumlar, borsalar, takas saklama kurumlan),

. Piyasaya tam ve doğru bilgi akımının ve yayımının sağlan­masına yardımcı olan kuruluşlar (bağımsız denetim şirket­leri, derecelendirme kurumları gibi),

. Düzenleyici otorite (Sennaye Piyasası Kurulu), şeklinde sınıflandırılabilir. Daha önce de belirtildiği üzere, sermaye piyasasında menkul kıymetlerin alınıp satıldığı piyasalar birinci el ve ikinci el piyasalar diye ikiye ayrılır. Bunlardan ikincil piyasa, önceden ihraç edilen menkul kıymetlerin el değiştirdiği, alınıp satıldığı piyasayı ifade eder. İkincil piyasaların temel işlevi likiditenin sağlanması (menkul kıymetleri satın alanlara istendiği anda nakte çevirme olanağı sağlar) ve hakça bir fiyat oluşumunun sağlanmasıdır. Yani daha önce satın almış olduğu menkul kıymeti, değişen koşullar karşısında elinden çıkarmak isteyen veya daha önce satılmış menkul kıy­metlerden edinmek isteyen yatırımcıları ikincil piyasalar bir araya getirmektedir.

Öte yandan ikincil piyasalar örgütlenme açısından ise iki­ye ayrılır:

a) Menkul kıymet borsaları

Borsalar fiziki mekanda ve önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde menkul kıymet almak veya satmak isteyen yatırımcıların alım satım emir/erinin eş anlı olarak karşılaştığı organize piyasalardır. Dünyada New York Borsası, Londra Borsası, Tokyo Borsası bu tip borsalardır. Ülkemizde ise bu tip bir borsa olan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası 1985 yılında İstanbul'da kurulmuştur.

b) Borsa dışı piyasalar (tezgah üstü piyasalar)

     Borsalarda işlem görmeyen menkul kıymetlerin alınıp satıldığı borsalara göre daha az ayrıntılı kuralları ve az kısıtları olan piyasalardır. Bu piyasalarda fiziksel bir mekan bulunmamaktadır. iletişim teknolojisinden yararlanılarak aracı kuruluşların kendi bürolarından alım satım yaptıkları bir sistemdir.
Bu sistemde aracılar menkul kıymetleri kendi hesaplarına alarak alım satım işlemini gerçekleştirirler. Bu sundukları hizmet karşılığında alım satım fiyatları arasında bir fark koyarak kazanç sağlarlar. Ülkemizde bu tip piyasalar bulunmamaktadır. Dünyada en iyi işleyen örneği NASDAQ'dır.

Bir menkul kıymetin ikincil piyasasının oluşması için:

. Menkul kıymetin vade yapısı, likidite durumu, pazarlana­bilirliği gibi özellikleri yatırımcının isteklerine uyması,

. Menkul diğer ihraç eden şirket ile ilgili bilgilerin yatırım­cıya açık olması, kolaylıkla elde edilebilmesi, Piyasaya sunulan menkul kıymetin yeterli hacimde arz edilmesi gerekir. Bu özelliklere sahip menkul kıymetlerin hepsi borsa­larda işlem göremez. Menkul kıymetin borsada işlem görebil­mesi için borsalar tarafından belirlenen kotasyon şartlarına da uyması gerekir.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)

Türkiye'deki organize menkul kıymet piyasalarının kökle­ri 19.yüzyılın ikinci yarısına kadar uzanmaktadır. İlk menkul kıymetler piyasası Kırım Savaşı'nı takiben 1866 yılında Os­manlı İmparatorluğu zamanında kurulmuş olan "Dersaadet Tahvilat Borsası" idi. Dersaadet Borsası çökmüş Osmanlı ekonomisinden yüksek getiri almayı amaçlayan Avrupalı ya­tımcılar içinde bir vesile olmuştu.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı imparatorluğu çöküntülerinin üzerine kuruluşunu takiben 1929 yılında çıkartılan 1447 sayılı "Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsaları Kanu­nu" ile tecrübesiz sermaye piyasalarının, yeni ismiyle "İstan­bul Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsası" adı altında orga­nize olması sağlanmıştır.

Borsa, kısa sürede, gelişerek yurt çapında girişimcilerin fon ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli katkıda bulunmuştur. Ancak, 1929 Krizi, 2.Dünya Savaşı'nın patlak vermesi, henüz emekleyen Türk iş dünyasını olumsuz etkilemiş ve borsanın başarısını gölgede bırakmıştır. Takip eden yıllardaki endüstri

devrimi süresince, hisse senetlerini halka arz eden anonim şirketlerin sayısı da sürekli olarak artmıştır. Bu hisseler çoğu bi­reysel, bir kısmı da kurumsal olan yatırımcılardan yoğun ta­lep görmüştür.

1980'li yılların ilk dönemlerinde sağlıklı sermaye hareket­lerine uygun gerek mevzuat gerekse kurumların oluşması yö­nünden ,Türk sermaye piyasalarında önemli gelişmeler oldu. 1981 yılında Sermaye Piyasası Kanunu çıkartıldı. Bir sene sonra 1982 yılında menkul kıymetler piyasasının idaresinden, kontrolünden ve mevzuatının düzenlenmesinden sorumlu res­mi kurum olan Sermaye Piyasası Kurulu Ankara'da kuruldu.

Ekim 1983 Türkiye' de menkul kıymet borsalarının kuruluşunu öngören bir kararname çıktı. Ekim 1984' de ise "Menkul Kıymet Borsalarının Kuruluşu ve Çalışma Esasları" Resmi Gazete'de yayınlandı. Çalışma esaslarına ilişkin mevzuat Olağanüstü Genel Kurul toplantılarında kabul edildi ve 1985 sonunda İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) resmen kuruldu ve 3 Ocak 1986 yılında faaliyete başladı. Türkiye' de­ki tek menkul kıymetler borsasıdır.

İMKB, genel kurulca seçilen be§ üyeden oluşan bir yöne­tim kurulu tarafından yönetilir. Yönetim kurulunun diğer dört . üyesi, yatırım bankaları, ticari bankalar ve aracı kurumlar ol­mak üzere borsa üyelerini oluşturan üç ayrı kategorideki ara­cı kuruluşları temsilen seçilmektedir.

Özerk ve mesleki bir kamu kurumu olarak İMKB yetkili olduğu konu ve alanlarda kendi yasal düzenlemelerini yapa­bilme avantajına sahiptir. Yapılan alım satım işlemlerinden oransal olarak alınan borsa payı, kotasyon ücretleri ve mevzu­atta gösterilen diğer kalemler gelirlerini oluşturmaktadır.

Sermaye Piyasası Kanunu

2499 nolu Sermaye Piyasası Kanunu 30 Temmuz 1981 tarih ve 17416 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmış olup, ser­maye piyasası bu tarihe kadar hukuksal bir çerçeveden tama­men yoksun kalmıştır. Bu kanuna dayanarak yapılan düzenle­meler piyasayı bankerler olayının etkilerinden kurtarmaya yetişememişse de, zamanla piyasaya arzulanan düzeni getirmiş­tir. Bu düzen kuruluncaya kadar sermaye piyasası ve menkul kıymetler konusu Türk Ticaret Kanunu (TTK), Medeni Ka­nun ve Borçlar Kanununun genel hükümleri ve Merkez Bankası tebliğleri ile düzenlenmekteydi.

Sermaye Piyasası Kanununun konusu, tasarrufların menkul kıymetlere yatırılarak, halkın iktisadi kalkınmaya etkin ve yaygın bir şekilde katılmasını .sağlamak amacıyla; sermaye piyasasının güven, açıklık ve kararlılık içinde çalışmasını, ta­sarruf sahiplerinin hak ve yararlarının korunmasını, düzenlemek ve denetlemektir.
Kapsam

. Sermaye piyasası araçları (Menkul kıymetler ve diğer ser­maye piyasası araçları), Sermaye piyasası araçlarının ihracı, Sermaye piyasası araçlarının halka arzı ve satışı, Sermaye piyasası araçlarını ihraç veya halka arz edenler,  Borsalar ve teşkilatlanmış diğer piyasalar, Sermaye piyasası faaliyetleri, Sermaye piyasası kurumları, Sermaye Piyasası Kurulu.

Bu kanun hükümlerine tabidir. Ancak halka açık olmayan anonim ortaklıkların halka arz edilmeyen hisse senedi ihraç­ları bu kanun kapsamı dışındadır.

Bu noktada özetle şunu söyleyebiliriz. Sermaye piyasası faaliyetlerinde patron, SPK'dır ve gücünü aldığı kanun da Ser­maye Piyasası Kanunudur. Bu arada SPK'nın ülkemizde, her işi hakkıyla yapan ve ciddiyetinden ödün vermeyen sayılı ku­rumlardan olduğunu da belirtmekte yarar görüyoruz.

Bazı Temel Kavramlar

Sermaye piyasalarına yatırım yaparken bilgili olmakta yarar var. "Ne var canım iki senet alıp satıcaz şunun şurasında" deyip hatalar zinciri sonunda, bunalıma girmiş pek çok tanı­dığım insan var. Yatırım ciddi bir iştir.

İşte bu nedenle, bu piyasada kullanılan bazı temel terimleri tanıtmakta yarar görüyoruz bu aşamada.

Kayıtlı Sermaye: Anonim ortaklıkların, esas sözleşmele­rinde hüküm bulunmak kaydıyla, yönetim kurulu kararı ile Türk Ticaret Kanununun sermayenin artırılmasına dair hükümlerine tabi olmaksızın hisse senedi çıkarabilecekleri azami miktarı gösteren, ticaret sicilinde tescil edilmiş sermayeleridir

­Kayıtlı sermaye sistemini kabul etmek isteyen ortaklıklarda yönetim kuruluna; imtiyazlı veya itibari değerinin üzerinde hisse senedi çıkarılması, pay sahiplerinin yeni pay alma haklarının sınırlandırılması veya imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını kısıtlayıcı nitelikte karar alınması yetkisi verilmek istendiği takdirde, bu yetkilerin yönetim kuruluna verildiğine dair açık hükümlerin esas sözleşme metninde yer alması şarttır. Yönetim kurulunun yeni pay alma hakkını kısıtlama yetkisi, pay sahipleri arasında eşitsizliğe yol açacak şekilde kullanılamaz. (Kayıtlı Sermaye Sistemine İlişkin Esas­lar Tebliği)

Çıkarılmış Sermaye: Kayıtlı sermayeli anonim ortaklıkların satışı yapılmış hisse senetlerini temsil eden sermayeleridir.

Sermaye Piyasası Araçları

Menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarıdır.

Menkul Kıymetler: Ortaklık veya alacaklılık sağlayan, belli bir meblayı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren, misli nitelikte seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartlan Kurulca belirlenen kıymetli ev­raktır.

Menkul kıymetler olarak; hisse senetleri, hisse senedi türevleri, geçici ilmühaberler, yeni pay alma kuponları, tahviller, tahvil türevIeri tahvil faiz kuponları hazine bonolar, katılma intifa senetleri, kar ve zarar ortaklığı belgeleri banka bonoları, banka garantili bonolar, finansman bonoları, varlığa dayalı menkul kıymetler, gelir ortaklığı senetleri, tertip halinde çıkarılan ve 2 yıl veya daha uzun süreli ipotekli borç ve irat senetleri, içtüzüğünde kurucu dışındaki aracı kuruluşlarca serbestçe alım satımı öngörülen A tipi yatırım fonu katılma bel­geleri sayılabilir.

Diğer Sermaye Piyasası Araçları:

Menkul kıymetler dı­şında kalan ve şartları Kurulca belirlenen evraktır.

ihraç: Sermaye piyasası araçlarının ihraççılar tarafından çıkarılıp, halka arz edilerek veya halka arz edilmeksizin satı­şıdır .

Halka Arz: Sermaye piyasası araçlarının satın alınması için her türlü yoldan halka çağrıda bulunulmasını; halkın bir anonim ortaklığa katılmaya veya kurucu olmaya davet edilmesini; hisse senetlerinin borsalar veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda devamlı işlem görmesini; Sermaye Piyasası Kanununa göre halka açık anonim ortaklıkların sermaye artırımları dolayısıyla paylarının veya hisse senetlerinin satışını ifade eder.

Aslında tanımını yapmamız gereken pek çok kavram var, ancak tümünü burada sıralarsak bir sözlük formatına geçebi­liriz endişesiyle, bu aşamada bir kısım terimi sizlerle paylaştık. Ama emin olun işkence henüz bitmedi, ilerleyen bölümlerde devam edeceğiz. Hem nasılolsa bu kitaba bulaştınız bir kere, bari zevk almaya çalışın, nasıl olsa olacak bu iş eninde sonunda...

İMKB'nin Diğer Gelişmekte Olan Piyasalar Arasındaki Yeri

Son olarak İMKB'nin sürekli kıyaslandığı, diğer gelişmekte olan piyasalar arasındaki yerinden kısaca bahsetmekte yarar görmekteyiz

İMKB, kurulduğu 1986 yılından bu yana genel olarak başarılı bir performans göstermiş ve kendi sınıfı içinde dünyanın önemli borsalarından biri haline gelmiştir. Kurulduğu günden bu yana, Türkiye'nin makroekonomik göstergelerinde ciddi sıkıntılar olmasına rağmen, gelişmekte olan borsalar arasındaki sıralamada iyi bir yeri olduğu söylenebilir. Bu yo­rumu daha iyi anlamak için, önce bir borsanın gelişmişlik dü­zeyini gösteren temel kriterleri saptayalım:

Piyasaya kote şirket sayısı - Pazar kapitilizasyonu - İşlem hacmi - Pazar likiditesi

Piyasada işlem görmesi için gerekli şartları yerine getirmiş ve yetkili kurumlarca işlem görmesi onaylanmış olan şirketler "kote edilmiş" olarak tanımlanmaktadırlar. İMKB'de' günü­müzde 400'e yakın işlem gören kote şirket mevcuttur. İMKB'nin diğer gelişmekte olan piyasalarla kıyaslanabilmesi

açısından daha önce yapılmış bir çalışmayı baz aldığımızda İMKB'nin genel sıralamada henüz zirveden uzak olduğu söylenebilir. ­

Piyasada işlem gören tüm şirketlerin piyasa değerleri top­lamı pazar ya da piyasa kapitilizasyonu olarak tanımlanmaktadır. Bu değer genellikle ülkemizde Dolar bazında hesaplanmaktadır. Söz konusu değeri etkileyen en önemli iki faktör halka açık şirket sayısı ve şirketlerin piyasa değeridir. Buna göre piyasaya yeni şirketlerin açılması ya da piyasadaki toplu bir fiyat artışı kapitilizasyonu artıracak, bazı firmaların kottan çıkması ya da piyasanın genel düşüşü bu değeri azaltacaktır.

 

Para piyasaları

Para piyasası, mali piyasanın bir alt piyasasıdır. Vadesinin kısa olması nedeniyle sermaye piyasasından ayrılmaktadır. Buna göre vadesi 1 yıldan kısa olan fon arz ve talebinin kar­şılaştığı piyasalara para piyasası denmektedir.

Bu tanımlar dikkate alındığında piyasaları enstrümanlara göre ayırmanın çok da anlamlı olmadığı ortaya çıkacaktır. Zi­ra kamunun ihraç ettiği bir borçlanma senedi vadesine göre sermaye piyasası aracı olabileceği gibi, para piyasası aracı olarak da tanımlanması mümkün olacaktır.

Ülkemizdeki para piyasası temel olarak üç ayrı piyasada oluşmuştur. Her üçünün de temel özelliği oldukça kısa vadeli işlemlere konu olmaları ve teminatın genellikle hazine bonosu olmasıdır.

Söz konusu piyasalarda el değiştiren paranın yerel para olmaması durumunda ise, "Para Piyasası" tanımı yerine "döviz Piyasası" kullanılacaktır. Döviz piyasası konumuz olmadığından detaylandırılmayacak olmakla birlikte yine de organize ve tezgah üstü piyasalarda işlem gördüğünün belirtilmesinde yarar görmekteyiz.

Para Piyasalarının işleyişi

Para piyasası da tıpkı sermaye piyasası gibi işlemektedir.' Temel fark, sermaye piyasasında enstrümanı ihraç eden bir ihraççı olması bu ihraççıyla doğrudan karşılaşılan birincil pi­yasayı takiben organize piyasa (Borsa) ya da tezgahüstü piyasa olmasıyken; para piyasasında ihraççı önemini yitirmekte ve paranın el değiştirdiği, fiili piyasa önem kazanmaktadır.

Buna göre para piyasasını çok kısa vadeli kaynak kulla­nım-aktarım piyasası olarak düşünürsek; sistem, oyuncuların karşılaştığı ve teminat karşılığı fonun el değiştirdiği bir şekil­de işleyecektir.

Piyasa organize olabileceği gibi, tezgahüstü (organize olmayan) bir formatta da işleyebilir. Piyasa oyuncuları, göster­ge kur ve fiyatlarla pazara katılır ve karşı tarafın gösterge kur­larını görürler. Bu kur ve fiyatlar piyasayı oluşturur ve tüm potansiyel katılımcılara mevcut durum ile ilgili bilgi verirler.

Ancak katılımcılar fon alım ya da satımına karar verdikle­rinde, karşı taraflara konvansiyonel yollarla (Telefon-faks gi­bi) bilgi geçer ve işlemi gerçekleştirirler. İşlemin gerçekleş­mesi esnasında her ne kadar gösterge kurlar önemli olsa da ta­raflar, işlemin büyüklüğü, piyasadaki belirsizlikler ve ahlaklı ticaret gibi konular nedeniyle nihai kur (firm rate) genellikle farklı olur ve gerçek kur ya da fiyatıdır.

Piyasa katılımcıları bir taraftan kendi durumlarını, ihtiyaç­larını, maliyetlerini ve projeksiyonlarını alarak fiyatlama yap­maya hazırlanırken, diğer yandan da piyasadaki diğer oyun­cuların durumlarını dikkate alırlar, sistemin ne derece paraya ihtiyacı olduğunu tespit etmeye çalışırlar.

Para piyasası bir telekomünikasyon piyasası olduğundan, genellikle şekli bir borsa olmayacaktır. Zira sistemin üyeleri tarafından kabul edilmiş her katılımcı sisteme girer ve çıkar.
Ülkemizdeki Para Piyasaları

Ülkemizde temel olarak üç para piyasası vardır: Bankalararası Piyasa - Merkez Bankası Piyasası - Takasbank Piyasası

TCMB Para Piyasası

Bu sistemlerden en organize olanı ve en yüksek işlem hacmine sahip olanı TCMB Para Piyasasıdır. Bu piyasada katılımcılar işlemlerini Merkez Bankası üzerinden gerçekleştirmektedirler. Bu durumda Merkez Bankası sistemin kurucusu, işletmecisi, denetleyicisi ve garantörüdür.Piyasa katılımcıları Merkez Bankası'nda teminat tutmak kaydıyla ondan borç alabilir ya da para satabilirler. Söz konu­su borçlanma ya da kaynak satışı Merkez Bankası'na yapılıyor gibi görünür. Oysa Merkez Bankası topladığı kaynakları makul bir kar eklemesiyle birlikte fon ihtiyacı olan diğer arcılara satmaktadır. Dolayısıyla aslında kurumlar birbirlerin­den borçlanmaktadırlar ancak tüm işlemlerin aracısı Merkez Bankası olduğundan tek muhatap o gibi görünür.

Bu sistemin iyi tarafı, kimin kimden para aldığının belli ol­maması; MB'nin tüm taraflar için garantör olması ve oldukça organize olmasıdır. Ancak detaylı düşünüldüğünde, Merkez Bankası'nın tüm taraflara garantör olmasının çok riskli bir iş olacağı farkedilecektir. Dolayısıyla Merkez Bankası kefalet konusunda hassas olacak ve her katılımcıyı aynı kefeye koymayacaktır. Katılımcılar Merkez Bankasının açtığı limit kadar borçlanabilecek ve istediği teminatı yatıracaklardır.

Oldukça organize, büyük, garantili ve düzenli olan bu piyasa sistem katılımcıları tarafından, yaygın olarak kullanılmakla birlikte limit problemleri ve maliyet yüksekliği nedeniyle farklı piyasaları da gündeme getirmiştir.
Takasbank Para Piyasası

Merkez Bankası Para Piyasası birtakım dezavantajlarına rağmen oldukça yaygın bir biçimde kullanılan bir piyasadır. İşlem hacmi büyüdükçe güçlü kurumlar daha da büyük mon­tanları el değiştirmeye başlamış ve piyasa bazı küçük oyuncu­lar için fazla büyük kalmıştır.

İMKB' de işlem gören hisselerin büyük bölümünün fiziki olarak saklandığı ve aynı oranda paranın da el değiştirdiği TAKASBANK A.Ş. benzer bir piyasayı, bankalara göre küçük olan aracı kurumlar için düşünmüş ve hayata geçirmiştir: Takasbank Para Piyasası.

Söz konusu piyasa hem atıl fonu bulunan aracı kurumların bu fonu satmasına, hem de MB' den borçlanamayan aracı ku­rumların borçlanmasına hizmet etmektedir. Yakın dönemde hacmi oldukça genişleyen Takasbank Para Piyasası, bankala­rın da ilgisini çekmiş ve daha çok katılımcıya hizmet verir hale gelmiştir

TCMB Piyasasına benzer şekilde ve benzer ilkelerle çalışan piyasa, yine tarafların kimliğini saklı tutarak tek muhatap görünür ve teminat esasına dayanır. Oluşan faiz oranı kimi zaman TCMB Piyasasından farklılık gösterse de ciddi bir fark beklenmemelidir.

Bankalararası Para Piyasası

Bazı durumlarda piyasa kat.ılımcıları Merkez Bankası Para Piyasası'ndan borçlanmakta güçlük çekerler. Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Örneğin bankanın MB nezdindeki borçlanma limiti dolmuş olabilir ya da, yeterli teminatı olmayabilir. Bir diğer neden de maliyetin yükselmesi olarak karşımıza çıkabilir. Bu ve bunun gibi nedenlerden ötürü söz konusu sistemi kullanamayan katılımcılar, diğer piyasa katılımcıları ile doğrudan irtibata geçebilir ve işlem yapabilirler.

Buna göre, bankalara kendi aralarında, güvene ya da karşı tarafın kabul edeceği bir teminata (genellikle hazine bonosu) dayalı olarak borçlanırlar. Ancak bu sistemin garantörü yok­tur. Dolayısıyla yine sistem katılımcıları birbirlerinin riskini analiz ederler ve gayri resmi limitler tanırlar. Bu limitler doğ­rultusunda işlemler yürütülür ve borçlanma sürdürülür.

Borçlanmanın repo şeklinde yapıldığı da görülür. Bu durumda direkt borçlanma yerine tarafların karşı tarafın bonolarını teminat kabul ederek müşteri repo yapan banka konumunda hareket ettikleri gözlemlenecektir.

Piyasada taraflar çift taraflı kotasyon verirler. Organize olmayan bir sistemdir. Kotasyondaki alış-satış arasındaki fark karı ifade edecektir. İşlem yapmak için en iyi fiyat veren olmak ya da en iyi karşı tarafı saptamak gerekir. Market Maker, alım ve satımında da en iyi fiyat veren olmaya çalışır, spreadi küçültür.

Para Piyasası Enstrümanları ve Risk

Para piyasasına özgün enstrümanlar olduğunu söylemek güçtür. Ancak, kısa vadeli fon, arz ve talebinin karşılaştığı piyasalar olduğu dikkate alındığında ortaklık ilişkisi ifade eden bir takım enstrümanların kullanılmadığını söyleyebiliriz. Buna göre para piyasasında doğrudan borçlanma kullanılmakta, bunu kolaylaştırmak için de hazine bonosu ve repo işlemleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Öte yandan, sıklıkla kullanılmamakla birlikte hisse senetleri de türe v enstrüman ya da teminat olarak kullanılabilmektedir.

Para piyasası, tanımı gereği kısa vadeyi ifade ettiğinden kı­sa vadeli faiz dalgalanmalarına.karşı riski de yüksektir. Katı­lımcının bilançosunun iki tarafı da dikkate alındığında aktifindeki hangi kalemi bu piyasadan fonladığı incelenerek risk düzeyi tespit edilebilir. Örneğin bilançodaki bir duran varlığı ya da uzun vadeli bir bonoyu, repo ile fonlamak ciddi bir fi­nansal risk anlamına gelecektir. Dolayısıyla hangi piyasanın tercih edileceği (Sermaye Piyasası - Para Piyasası) şirketten şirkete ve beklentilere göre değişecektir.

 

Sermaye ve para piyasası araçları

Menkul Kıymetler

Ortaklılık ve alacaklılık sağlayan, belirli bir meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir geti­ren, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları Ku­rulca belirlenen kıymetli evraklara Menkul Kıymet denir.

Menkul kıymet olarak; hisse senetleri, hisse senedi türev­leri, geçici ilmühaberler, yeni pay alma kuponlar, hazine bonoları, katılma intifa senetleri kar ve zarar ortaklığı belgeleri" banka bonoları, banka garantili bonolar, finansman bonoları, varlığa dayalı menkul kıymetler, gelir ortaklığı senetleri, ter­tip halinde çıkarılan ve 2 yıl veya daha uzun süreli ipotekli borç ve irat senetleri, iç tüzüğünde kurucu dışındaki aracı kuruluşlarca serbestçe alım satımı öngörülen A tipi yatırım fonu katılma belgelerini sayabiliriz.

Menkul Kıymet Özellikleri

Ortaklık veya alacaklılık sağlar, Belli bir meblağı temsil eder, Yatırım aracı olarak kullanılırlar, Dönemsel gelir getirir, Misli nitelikte, seri halinde çıkarılır, ibareleri aynıdır, Şartları Kurulca belirlenir, Kıymetli evrak özelliğindedir.

Menkul Kıymet Çeşitleri ve Tanımları

Hisse Senedi, Kara İştirakli Tahvil, Tahvil, Kar ve Zarar Ortaklığı Belgeleri (KOB), Katılma İntifa Senetleri (KİS), Yatırım Fonu Katılma Belgeleri, Hisse Senedi İle Değiştirilebilir Tahvil, ipotekli Borç ve İrat Senetleri, Banka Bonoları, Banka Garantili Bonolar, Finansman Bonoları, Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler, Hazine Bonoları, Gelir Ortaklığı Senetleri

Hisse Senedi: Bir anonim şirketin sermayesinin birbirine eşit paylardan bir parçasını temsil eden ve kanuni şekil şartla­rına uygun olarak düzenlenen, hukuken kıymetli evrak hük­münde bir belgedir.

Kara iştirakli Tahvil: Maktu bir faiz oranı yerine, bilanço . karından pay veren tahvil çeşididir. Türleri; hem faiz hem kar payı veren, ya faiz ya da kar payı veren, yalnızca kar payı ve­ren olarak 3 çeşittir.

Tahvil: Devlet ve de anonim şirketlerin ödünç para bul­mak için itibari kıymetleri eşit ve ibareleri ayni olmak üzere çıkardıkları vadesi bir yıldan uzun olan borç senetlerine tah­vil denir. Türleri; Primli Tahviller, Başabaş Tahviller. ikrami­yeli Tahviller, Rüçhan Haklı Tahviller, Paraya Çevrilme Ko­laylığı olan Tahviller, Vadeden Önce itfa Edilebilen Tahvil­ler, Garantili-Garantisiz Tahviller, Sabit ve Değişken Faizli Tahviller, Endeksli Tahviller, Nama-Hamiline Yazılı Tahvil­ler olmak üzere 9 çeşittir.

Kar ve Zarar Ortaklığı Belgeleri: Anonim ortaklıklarının kar ve zarar ortak olmak üzere iştigal sahalarına giren tüm fa­aliyetlerin gerektirdiği finansman ihtiyaçlarını karşılamak için yurt içinde ve yurt dışında satılmak üzere çıkardıkları kı ymetlerdir.

 Katılma İntifa Senedi (KİS): Ortaklıkların nakit karşılığı satılmak üzere, ortaklık haklarına sahip olmaksızın, kardan payalma, tasviye bakiyesinden yararlanma, yeni payalma gi­bi haklar sağlayan menkul kıymetlerdir.

Yatırım Fonu Katılma Belgeleri: Türkiye'de kurulmuş olan yatırım fonlarının birbirine eşit bir payını temsil eden menkul kıymetlerdir.

Hisse Senedi ile Değiştirilebilir Tahvil: Sahibine belli bir süre içinde tahvillerini aynı ortaklığın çıkaracağı hisse senet­leri ile belli fiyatlar üzerinden değiştirme hakkı veren tahvil­lerdir .

Banka Bonoları: Kalkınma ve yatırım bankalarının borç­lu sıfatıyla düzenleyip Kurulca kayda alınmasına müteakip ihraç ettiği emre veya hamiline yazılı kıymetli evraktır.

Banka Garantili Bonolar: Kalkınma ve yatırım bankalarından kredi kullanan anonim ortaklıkların, bu kredilerin te­minatı olarak borçlu sıfatıyla düzenleyip alacaklı bankaya verdikleri emre muharrer senetlerden, bu krediyi kullandırmış olan bankaca kendi garantisi altında ve Kurulca kayda alın­masını müteakip ihraç edilen kıymetli evraktır.

Finansman Bonosu: ihraççıların borçlu sıfatıyla düzenle­yip Kurul kaydına alınmak suretiyle ihraç ederek sattıkları emre veya hamiline yazılı menkul kıymet niteliğindeki kıy­metli evraktır.

Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler: İhraççıların kendi tica­ri işlemlerinden doğmuş doğrudan veya temellük edilmiş ala­caklar karşılığında ihraç edilen kıymetli evraktır.

Hazine Bonosu: Vadesi 1 yıldan az olan Devlet iç borçlanma senetleridir.

Gelir Ortaklığı Senedi (GOS): Belli bir kamu altyapı tesi­sinin belli bir süre içindeki gelirinin belli bir oranındaki bölü­müne karşılık gösterilen kamu ortaklığı idaresi tarafından çı­karılan bir menkul kıymettir.

Menkul kıymet olarak pek çok enstrümanı sıralanmış ol­makla birlikte, biz pratikte ağırlıklı olarak: kullanılan Hisse se­netleriyle tahvil ve bonoları detaylı olarak inceleyeceğiz. Bu inceleme esnasında, bir türev enstrüman olarak yaratılan, re­po enstrümanıyla da ilgileneceğiz. Zira saymış olduğumuz di­ğer enstrümanların 'büyük çoğunluğu geçmişte kullanılmış, bugün ise sadece mevzuatta yer alan ürünler.

Hisse Senetleri

Hisse senedi; bir anonim şirketin sermayesinin birbirine eşit paylarından bir parçasını temsil eden ve kanuni şekil şart­larına uygun olarak düzenlenen hukuken kıymetli evrak hükmünde bir belgedir. TTK'nın hisse senetleri ile ilgili 399 ye devamı maddeleri içinde hisse senetleri tanımlanmamış sadece nitelik ve özellikleri belirlenmiştir. Geniş ve bilimsel bir tanımlama şöyle yapılabilir: Hisse senedi sermayesi paylara bölünmüş ve karşılığında kıymetli evrak niteliğinde hisse senedi çıkarabilen anonim ortaklık veya sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklıkların, kanuni şekillere uygun olarak düzenledikleri belgeler olup, sermayesinin belli bir oranını temsil ve sahiplerine o oranda ortaklık hakkı sağlayan senetlerdir.

Hisse Senedi Türleri

Hisse senetleri TTK'nın 409. maddesine göre hamiline ve­ya nam"a yazılı olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bu ayrımın dışında hisse senetleri çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir.

Hamiline ve Nam'a Yazılı Hisse Senetleri ayrımı

Bu ayırımın önemi hisse senetlerinin devir işlemlerinde ortaya çıkmaktadır. Hamiline yazılı hisselerde devir işlemi testimle tamamlanırken, nam' a yazılı hisselerin devir işlemlerinde ayrı kaynaklar nedeniyle devir ciro edilmiş senedin devir alana teslimi ve şirketi pay defterine kaydedilmesi ile mümkün olmaktadır.

Adi ve İmtiyazlı Hisse Senetleri

Hisse senetleri, ana sözleşmede aksine bir hüküm yok­sa sahiplerine eşit haklar sağlarlar. Bu tip hisse senetlerine adi hisse senetleri denir. Bir kısım hisse senetleri ise adi hisse senetlerine nazaran kara iştirak ve genel kurulda oy kullanma bakımından TTK'nın 401. maddesine dayanıla­rak ana sözleşme ile sahiplerine imtiyazlı haklar tanıyabi­lir. Esas sözleşme ile imtiyazlı hisselere kardan belli oran­da özel temettü dağıtımı öngörülebilir, rüçhan hakkı kulla­nımında, oy hakkında, tasfiye sonucuna katılmada, organ üyeliklerinde aday göstermede tesislerden yararlanmada  bazı ayrıcalıklar tanınabilir.

Bedelli ve Bedelsiz Hisse Senetleri

Yeni taahhüt veya ödeme yolu ile çıkarılan, diğer bir deyişle bedelli artırıma konu olan hisseler ya kuruluş aşa­masında çıkarılırlar ya da sermaye artırımlarında rüçhan hakkı kullanımıyla eski ortaklar tarafından veya halka arz yolu ile üçüncü kişiler tarafından satın alınırlar. Yedek akçe, dağıtılmamış kar, yeniden değerleme değer artış fonu gayrimenkul satış kazançları veya iştirakleri de­ğer artışlarının sermayeye eklenmesi nedeniyle çıkarılacak hisse senetleri için yeni bir ödeme veya yeni bir taahhüde gerek yoktur. Bu durumda yeni hisse senetleri eskisinin uzantısı olduğundan, bedelsiz hisse senetlerini edinme hakkı eski ortaklara yani pay sahiplerine aittir.

Primli ve Primsiz Hisse Senetleri

 Türk hukuk sisteminde nominal değeri bulunmayan his­se senedi ihracı söz konusu değildir. Öte yandan TTK 286. maddeye göre de nominal (itibari) değerinden aşağı bir be­delle de hisse senedi ihraç edilemez. Üzerine yazılı değer ile ihraç edilen hisse senetlerine primsiz, nominal değerin­den yüksek bedelle ihraç edilen hisse senetlerine primli hisse senedi denir. Primli hisse senedi ihracı için ya esas sözleşmede hüküm bulunmalı ya da genel kurul tarafından karar alınmalıdır. Kayıtlı Sermaye Sisteminde ise, esas sözleşme ile yetki verilmiş olmak üzere, yönetim kurulu karan ile primli hisse ihraç edilebilir. Primli hisse ihraç edilmesi halinde oluşacak emisyon primleri vergiye tabi olmaktadır.

Kurucu ve İntifa Hisse Senetleri

Kurucu hisse senetleri, belli bir sermaye payını temsil et­mediği gibi şirketin yönetimine katılma hakkını da vermez. Bu durumda, kuruluş hizmeti karşılığı olmak üzere, ana sözleşme hükümleri gereğince, şirket karının bir kısmını iştirak hakkı temin etmek üzere ve daima kurucuların adlarına yazılı olmak şartıyla ihraç edilir. (TTK m.402) İntifa hisse senetleri, şirket genel kurulunun alacağı kararla bazı kimselere çeşitli hizmetler ve alacak karşılığı olarak kuruluştan sonra verilen ve sermaye payını temsil etmeyen hisse senetleridir.

Hisse Senetlerinin Yatırımcılara Sağladığı Haklar

Hisse senedi şirket sermayesinin belirli bir kısmını temsil eder ve sahibine her türlü ortaklık haklarından yararlanma imkanı verir.

Bu haklar;

Şirket karından payalma hakkı, Şirket yönetimine katılma hakkı, Oy kullanma hakkı, Rüçhan hakkı, Tasfiyeden payalma hakkı Şirketin faaliyetleri hakkında bilgi edinme hakkı olarak sayılabilir.

Hisse Senedi Şekil Şartları

'Türk Ticaret Kanununun 413. madde hükmüne göre nam' a ve hamiline yazılı hisse senetlerinde bulunması gerekli husus­lar şunlardır:

. Şirketin Ünvanı, Esas Sermaye Miktar, Şirketin Tescil Tarihi, Senedin Türü (Nam'a, Hamiline, Adi kurucu vs.), Senedin itibari değeri.

Ancak kanunun önerdiği bu şekil şartlarından başka seçimlik olarak aşağıdaki bilgiler de hisse senetlerine eklenebilir:

. Senedin ihraç tarihi, Esas sözleşmenin bazı önemli ve ikili maddeleri, Senedin ihtiva ettiği pay adedi, Önceki sermaye artırımına ait bilgiler, Kuponlara ilişkin bilgiler, Kuruluşu veya sermaye artırımını Onaylayan mahkeme ka­rarının tarih ve numarası, Senedin tertip, gurup ve serisi.

SPK 23.06.1989 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan, Se­ri I, No V Tebliği ile halka açık şirketlere geniş kapsamlı bir hisse senedi standardı getirmiş ve kullanılacak kağıdın niteli­ği, baskıda kullanılacak renk ve desenler, boyutlar, kupon boyutları, sayıları ve dizilerini, kuponların numaralandırılması Ve kullanım esasları, hisse senetlerinin içeriği gibi konularda standart düzenleme yapmış bulunmaktadır.

Hisse senetlerinin şekil şartlarından bu kadar bahsettikten sonra belki biraz hakaret gibi olacak ama, bahsettiğimiz şekil şartları yakın gelecekte önemini yitirecek. Önemini yitirecek diyoruz çünkü, SPK artık bu 4isselerin kaydi olarak yaratıl­ması ve saklanmasını istiyor. Buna göre tüm hisse senetleri "Merkezi Kayıt Kuruluşu" tarafından hazırlanacak ve Takas­bank'a devredilecek. Bu arada da işlem sonuçlarına göre he­sap bazında izlenecek. Yani artık hisse almak, eve götürmek, katlayıp saklamak yok. Bunları sandıktan çıkarıp üzerindeki toza üflemek hiç yok. Kısacası artık hisse fetişizmi yok, "Be­nim, hisselerimi almam, onlara dokunmam lazım" yok.
Hisse Senedi Fiyat Tanımlamaları

Hisse senedi fiyat kavramındaki başlıca tanımlamalar no­minal fiyat, ihraç fiyatı, piyasa fiyatı ve borsa fiyatıdır.

Nominal (itibari) Fiyat: Pay senedinin yazılı olan fiyatı­dır. Toplam sermayenin miktarını belirleyebilmek ve bunun­la ikili muhasebe kayıtlarını yapabilmek için pay senedini} ilk çıkarılışı sırasında ortaklık yönetimi tarafından verilen, de­ğerdir. Uygulamada en sık görülen pay senedi nominal fiyatı 1000 TL'dir. Minimum 500 TL olabilir. 100 TL ve katlarında farkla arta bilir.

İhraç Fiyatı: Hisse senetlerinin şirket tarafından çıkar dışı aşamasında satışa sunulduğu fiyattır. Halka arz fiyatı da denilebilir.

Piyasa Fiyatı: Bir pay senedinin sermaye piyasasında alıp satıldığı fiyat, o pay senedinin piyasa fiyatı olarak tanım­lanır. Arz ve talep koşullarına göre oluşan fiyattır. Halka açık olup, borsada işlem senetler için geçerlidir.

Borsa Fiyatı: Borsada işlem görmeye başlayan hisse senetlerinin, borsadaki arz ve talep koşullarına göre oluşan fiyattır.

Hisse Senedinin Değer Tanımlamaları

Hisse senedi değer tanımlamaları, hisse senedi verimliliği­nin saptanmasında kullanılan ölçümlerde ve analizlerde ele alınan tanımlanmalardır.

Defter Değeri: Bir işletmenin öz sermaye toplamının pay senedi sayısına bölünmesiyle belirlenir. Burada öz sermaye ile, ödenmiş sermaye, ihtiyatlar toplamı, dağıtılmamış kar­lar, yeniden değerleme değer artış fonları ve bu türdeki diğer fonlarla karşılıklar kastedilmektedir. İşletmenin öz sermayesi ödenmiş sermayesinden yüksekse, defter değeri nominal de­ğerden yüksek, aksi durumda ise nominal değerden düşük olacaktır.

Tasfiye Değeri (Likiditasyon Değeri): Şirket varlığının belli bir süre içinde zorunlu satışı ile sağlanabilecek değerden tüm borçlar ödendikten sonra kalan miktarın, hisse senedi sa­yısına bölünmesi sonucu bulunan değerdir.Tasfiye değeri pi­yasa değerinin araştırılmasında önemlidir. Çünkü şirketin his­se senetlerinin piyasa değeri için, tasfiye değeri alt sınırı oluşturacaktır .

İşleyen Teşebbüs Değeri: Burada, işletmenin bir bütün olarak çalışır durumda devredilmesi halinde bulacağı değer söz konusudur. Tasfiye değeri, piyasa değeri için alt sınırı oluştururken, işleyen teşebbüs değeri de üst sının oluşturacaktır.

Net Aktif Değeri: Hisse senedinin belirli bir faaliyet dönemi sonunda (genellikle bir yıl) düzenlenen bilançodaki net aktif tutarı ile tanımlanmasıdır.

Alternatif Gelir Değeri: Ortaklar tarafından oluşturulan sermayenin, şirket içinde şirket sermayesi şeklinde kullanılmayıp, başka bir yatırım alanında değerlendirilmiş olması halinde, hisse senetlerine yatırılan sermaye miktarı ile elde edilebilecek alternatif gelirden bir hisseye düşen gelir tutarının açıklar.

Gerçek Değer: Bir pay senedinin gerçek değeri, o pay senedinin ait olduğu işletmenin varlıkları, karlılık durumu, dağıtılan' kar payları, sermaye yapısı gibi değişkenlerin belirle­diği değer olarak tanımlanır. Gerçek değer, bir anlamda yatı­rımcıların, işletmenin gelecekte gelir yaratma potansiyelini ve kendilerinin bu hisse senedinden bekledikleri kazanç oranını göz önüne alarak işletmenin pay senedine biçtikleri mevcut koşullar altında söz konusu hisse senedi için normal bulduk­ları değerdir.

Tahvil ve Bonolar

Kamu kesimi kurum ve kuruluşlara özel kanunla kısa, va­deli nakit ihtiyacını karşılamak, yatırımların finansmanını sağlamak gibi amaçlarla menkul kıymet ihraç yetkisi tanın­mıştır .

Hazine tarafından ihraç edilen menkul kıymetler de vade yapısına göre Hazine Bonosu veya Devlet Tahvili (HB/DT) olarak adlandırılırlar.

Hazine Bonosu: Bir yıldan daha kısa vadelerde ihraç edi­len menkul kıymetlerdir.

Devlet Tahvili: Bir yıl veya daha uzun vadeli olarak ihraç edilen menkul kıymetlerdir.

ihraç edilen menkul kıymetlerin kupürleri min. 5 milyon TL nominal olarak düzenlenmektedir. Yapılacak işlemlerde nominal tutar belirlenirken 5 milyon TL. nominal ve/veya katlan olmasına dikkat edilmelidir.

Hazine bonoları nominal değer üzerinden belirli bir faiz oranı ile iskonto edilerek satışa sunulmaktadır. Devlet tahvil­leri ise hem iskontolu hem kupon ödemeli olarak ihraç edile­bilir. Kupon vadeleri her 3 ayda bir öden1eli ve senede bir ku­pon ödemeli olarak düzenlenebilir. Bunun dışında enflasyona (TÜFE) endeksli tahviller de ihraç edilmektedir.

Özel sektörün. ihraç ettiği borçlanma senetlerine ise "Fi­nansman Bonosu" denmektedir.

Repo İşlemleri

Sermaye Piyasası Kurulunca "Menkul kıymetleri geri alma veya geri satma taahhüdü ile alım satımı" yetki belgesi almış aracı kurumlarca daha önce ihraç edilmiş olan sermaye piya­sası araçlarının yazılı bir çerçeve anlaşması uyarınca, kendi aralarında veya gerçek ve tüzel kişiler ile belirli bir vade ve belirli bir fiyattan geri alma satma taahhüdü ile alış-satış iş­lemlerine Repo/Ters Repo denmektedir. Repo işlemleri ban­kalar ve A tipi aracı kurumlar tarafından yapılabilmektedir.

Repo işlemlerinde vade serbestçe belirlenir. Piyasa koşul­larına göre bazı durumlarda kısa vadeler, bazı durumlarda uzun vadeler tercih edilir. Ancak, repo işlemi yapan yatırım­cılar, genellikle ellerinde bulunan ve ne zaman kullanılacağı önceden belli olmayan paralarını çok kısa vadelerde değerlen­dirirler. En çok kullanılan vade DIN (overnight) yani gecelik repodur. DIN repo, reponun yapıldığı günden başlamak üzere takip eden ilk iş günü vadesi sona eren repolara denmektedir. Dolayısı ile cuma günleri yapılan DIN repolarda vade 3 gün, herhangi bir resmi tatil öncesinde yapılan DIN repolarda vade tatil süresine göre arada geçen gün sayısı kadardır.

Günümüzde repo işlemleri İMKB aracılığıyla da yapıl­maktadır. İMKB bünyesinde oluşturulan repo piyasasında -bankalar/aracı kurumlar birbirleriyle işlem yapmaktadır. Bu piyasada müşteriler işlem yapamamaktadır. İMKB repo piya­sasında yapılan işlemler hergün 09.30-14.00 saatleri arasın­da olmaktadır.

Yatırım Fonları

Yatırımcılardan, katılma belgeleri karşılığı toplanan paralarla belge sahipleri adına riskin dağıtılması ilkesi ve inançlı mülkiyet esaslarına göre hareket ederek menkul kıymetlerden oluşan portföyü işletmek amacıyla kurulan mal varlığıdır. Ya­tırım fonları, bankalar, aracı kurumlar ve sigorta şirketleri ta­rafından kurulabilir. Kuruluşta asgari fon tutarı 100 milyar en az olamaz. (Bu tutar her yıl ilan edilen yeniden değer­ katsayısı oranı dikkate alınarak belirlenir)

Yatırım fonları kurulurken, fonun çalışma şeklini, yatırım yapılacak kıymetlerin niteliği ve asgari-azami miktarlarını  gösteren kuralları içeren içtüzük hazırlanır ve kurucu tarafın­dan tahsis edilecek fon tutarı kadar avans ile içtüzükte belirti­len hükümler çerçevesinde bir portföy oluşturulur. Oluşturu­lan portföy paylara bölünerek payları temsil eden katılma bel­geleri halka satışa sunulur. Satıştan elde edilen tutarlar ile ku­rucu tarafından tahsis edilen avans geri ödenir. Avansın tama­mı geri ödendikten sonra, mal varlığı ve hesaplarının takibi açısından fon, kurucudan bağımsız bir tüzel kişilik olarak iş­levine devam eder. Kurucunun yatırım fonundan elde edeceği gelir sadece fon toplam değeri üzerinden alınacak yönetim ücretidir. Yönetim ücretinin oranı yatırım fonu içtüzüğünde belirtilir.

Yukarıdaki bilgi çerçevesinde; katılma belgelerinin satı­şından elde edilen nakit kurucu açıs1ndan hiçbir zaman kaynak teşkil etmez. Çünkü katılma belgesi karşılığında fona ge­lecek nakit karşılığında bir menkul kıymet alınarak değerlen­dirilmek zorundadır.

Bu böyle görünse de fona yapılacak hisse alım-satım iş­lemleri, kurumun yatırım şirketinden yapılacağına ve bu yatırım şirketi de işlemlerden komisyon alacağına göre aslında alım-satım işlemleri üzerinden yatırımcı gizli bir bedel daha öder. Ayrıca fondan her an bazı çıkışlar olabileceğinden fonun minik bir kısmı nakit olarak tutulursa herhalde bu mali­ etsiz kaynak, fonu işleten kurumun şubelerinden birinde yatacaktır.

Kaç Çeşit Yatırım Fonu Vardır?

Yatırım fonları, içtüzüklerinde belirtilmek koşuluyla aşa­ğıdaki tür1erde kurulabilir.

i) Fon portföyünün en az % 51 'ini devamlı olarak

a) Kamu ve/veya özel sektör borçlanma araçlarına ya­tırmış fonlar "TAHVİL VE BONO FONU",

b) Özelleştirme kapsamına alınanlar dahil Türkiye' de kurulmuş ortaklıkların hisse senetlerine yatırmış fon­lar "HİSSE SENEDİ FONU",

c) Belirli bir sektörü oluşturan ortaklıkların, menkul kıymetlerine yatırmış fonlar "SEKTÖR FONU",

d) İştiraklerce çıkarılmış menkul kıymetlere yatırmış fonlar "İŞTİRAK FONU",

e) Belli bir topluluğun menkul kıymetlerine yatıran fonlar "GRUP FONU",

f) Yabancı özel ve kamu sektörü menkul kıymetlerine yatırmış fonlar "YABANCI MENKUL KIYMETLER FONU"

g) Ulusal ve uluslararası borsalarda işlem gören altın ve diğer kıymetli madenler ile bu madenlere dayalı ser­maye piyasası araçlarına yatırmış fonlar "ALTIN VE DİĞER KİYMETLİ MADENLER FONU",

i) Portföyünün tamamı;

h) Hisse senetleri, borçlanma senetleri, altın ve diğer kıymetli madenler ile bunlara dayalı sermaye piyasa­sı araçlarından en az ikisinden oluşan ve her birinin değeri fon portföy değerinin % 20'sinden az olmayan fonlar "KARMA FON",

ı) Vadesine 90 günden az kal.mı.ş sermaye piyasası  araçlarından oluşan fonlar "LIKIT FON",  

j) Portföy sınırlamaları itibariyle yukarıdaki türlerden herhangi birine girmeyen fonlar "DEGIŞKEN FON" ,

   iii) Portföyünün en az % 80'1 devamlı olarak;

k) Kurul tarafından uygun görülen bir endeksin değeri ile fonun birim pay değeri arasındaki korelasyon kat­sayısı en az %90 olacak şekilde, endeks kapsamında­ki menkul kıymetlerin tümünden ya da örnekleme yoluyla seçilen bir kısmından oluşan fonlar "EN­DEK S FON"" olarak adlandırılır.

Fon içtüzüklerinde belirtilmek suretiyle, portföy değerinin aylık ağırlıklı ortalama bazda en az % 25'ini, devamlı olarak mevzuata göre özelleştirme kapsamına alınan Kamu İktisadi Teşebbüsleri dahil Türkiye'de kurulmuş ortaklıkların hisse senetlerine yatırmış fonlar; A tipi, diğerleri B tipi olarak ad­landırılır ve bu tipler fon türleri ile birlikte belirtilir.

Katılma belgeleri önceden belirlenmiş kişi veya kuruluşla­ra tahsis edilmiş fonlar "ÖZEL FON" olarak adlandırılır.
Eurobond

Bir ülkenin dış borçlanmasında kullandığı enstrümanlar olan Eurobondlar ülkemizde son dönemde yüksek talep gören bir enstrüman durumuna gelmiştir.

Eurobond; ülkenin dış borçlanmasında kullandığı, genellikle Euro ve Dolar cinsinden ihraç edilen ve uzun vadeli borçlanma senetleridir. Tanım olarak hazine bonosu ve devlet tahvilleri ile benzerdir. Ancak, daha önce de belirtildiği üzere iç borçlanmaya yönelik olan bu kağıtlar DİBS (Devlet İç Borç­lanma Senedi) olarak tanımlanmakta iken, Eurobondlar dışborç statüsündedirler.

Eurobondlar ülkemizde nominal değerleri üzerinden ihraç edilmekte ve vadelerinde, sahibine yine nominal değer üze­rinden geri dönüşleri olmaktadır. Ancak vade boyunca genel­likle yılda 1 ya da 2 kere olmak üzere kupon ödemeleri ol­maktadır. Dolayısıyla bu kağıtların satış fiyatlarını ya da ve­rimlerini hesaplamak gerektiğinde, vade sonunda alınacak it­fa değerinin yanısıra vadeye dek alınacak kupon ödemeleri de dikkate alınmalı ve tüm bu nakit akışları bugüne indirgenme­lidir .

Eurobondların fiyatlandırılması esnasında, tanımları gereği vadelerine dek pek çok kupon ödemesi yapacaklarından ve bugünkü değerlerinin bulunması esnasında tüm kupon ödemelerinin bugünkü değere iskontolanması gerektiğinden, he­sap yükü oldukça fazladır. Bu nedenle bu kağıtların bugünkü değerleri ya da verimleri hesaplanırken bankanın kurulu siste­minden ya da finansal hesap makinelerinden yararlanmak akılcı olacaktır.
Mevduat

Mevduat, bir gerçek veya tüzel kişinin sahip olduğu hazır bir satın alma gücünün kullanılmayarak vadeli veya vadesiz olarak bankaya bırakılmasıdır. Türkiye' de sadece ticaret ban­kaları mevduat toplamaya yetkilidir. Bankalar Kanununa gö­re, yazılı ya da sözlü olarak veya bir ivaz karşılığında istenildiğinde ya da belirli bir vadede iade edilmek üzere para kabu­lü mevduat sayılır.

 Mevduat türleri:

Tasarruf mevduatı resmi kuruluşlar mevduatı, Ticari kuruluşlar mevduatı, Bankalararası mevduat, Diğer kuruluşlar mevduatı.

Mevduat hesabı açılışında hesaba yatırılacak tutan sınırla­yan bir düzenleme bulunmamaktadır. Bankalar maliyetleri ile ilgili olarak belirleyecekleri bir tutardan düşük ortalaması bulunan vadesiz hesaplardan masraf talep edebilir, tespit edecekleri bakiyenin altında bulunan vadesiz mevduat hesaplarına faiz tahakkuk  ettirmeyebilirler. vadeli mevduat hesabı açıla­bilmesi için bir alt sınır getirebilir.

Bankalar mevduat hesabı açılışlarında ve hesap kullanılac­ak yapılacak diğer bankacılık işlemlerinde, vergi kimlik numarası, Türk uyruklu gerçek kişiler için nüfus hüviyet cüzdanı, sürücü belgesi veya pasaport, yabancı uyruklu kişiler için kendi ülke pasaportu veya ikamet tezkeresi, ticaret siciline kayıtlı tüzel kişiler için tescile dair belgelerinin bir örneği ile tüzel kişi adına hareket eden kişinin temsile yetkili olduğuna dair belge ve imza sirküleri fotokopisini talep ederler. Mevduat hesabı açılışında damga vergisine tabi sözleşme/taahhütname imzalanması, banka tarafından verilen hesap cüzdanlarında ise banka şube ismi ve genelde iki yetkili imzasının bulun­ması gereklidir. imzalanan sözleşme veya taahhütname ile banka hesap cüzdanlarında bulunan açıklamalardan bilgi edi­nilmesi yararlı olacaktır.

iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişinin ortak kullan­ması amacıyla bankalarda açtırdıkları hesaplara "müşterek hesap" adı verilir. Müşterek hesaplar vadeli veya vadesiz olabilir ve verilecek yazılı talimata göre müşterek imza ile veya münferiden kullanılabilir.

 Bankalarda işlem yapacak gerçek kişilerin tasarruf ehliyetine sahip olması (reşit olması, mümeyyiz olması, mahcur ol­maması) ile mümkündür. Reşit veya mümeyyiz olmayan ya da mahcur olan bir gerçek kişi ile yapılacak her türlü işlem kanuni temsilcisinin icazeti olmadıkça hukuki değildir. Bu kimseler, ancak kanuni temsilcileri olan veli, vasi veya kay­yum aracılığı ile tasarruf ta bulunabilirler. Bankalarda tüzel ki­şiler adına yapılacak işlemler ise tüzel kişiler adına hareket edebilecek iradi temsilci (vekil, ticari mümessil, ticari vekil) gerçek kişilerce yapılır.
Vade

Vadesiz Mevduat: istenildiği anda geri çekebilmek amacı ile açılmış hesaplardır.

Vadeli Mevduat: Belirli bir süre sonunda geri çekilmek şartıyla açılmış, bir günden daha uzun vadeli mevduat hesap­larıdır. Vadeli mevduat süreleri TC Merkez Bankasınca belir­lenmektedir. Bankalarca 1 aya kadar, 3 aya kadar, 6 aya kadar ve 1 yıla kadar vadeli mevduat hesabı açılabilir.

ihbarlı Mevduat: Çekileceği tarihten 7 gün önce yazılı bir ihbar ile bankadan geri alınabilecek mevduattır.

Kırık Vadeli Mevduat: Tasarruf sahibi 1 ay, 3 ay, 6 ay ve 1 yıl gibi sabit vadeler veya ihtiyacına göre bir yıla kadar olar vade dilimlerinde tanınmış olan kırık vade imkanından fayda. lanıp, ara mevduat grubunda da istediği tarihte vadesi dolaca} şekilde hesap açtırabilir. Kırık vadeli TL mevduat hesapları nın vadesi 7 günden az olamaz.

Vadeli hesapların vadesi sonunda yenilenmesi (temdit edilmesi) müşterinin talimatı veya hesap cüzdanı ile müraca­at edilmesi halinde yapılır. Hesabın aynı veya farklı bir vade yeniden açılması anlamındaki yenilemede, yenileme tari­hinde banka tarafından uygulanan faiz oranı geçerli olacaktır. Müşteri talimat veya talebinin bulunmaması halinde vadeli mevduat hesaplarının faizli bakiyelerine vade sonundan itibaren vadesiz mevduat faizi uygulanabilir.

TL hesaplarındaki vadeler;

1 aya kadar vadeli olan hesaplar: 7 – 30
3 aya kadar vadeli olan hesaplar: 31 - 90
6 aya kadar vadeli olan hesaplar: 91 - 180
1 yıla kadar vadeli olan hesaplar: 181 - 364 gün olarak hesaplanır.

Diğer taraftan, döviz tevdiat hesaplarında kırık vade uygulaması 28 günden başlar ve vadeler;

1 aya kadar vadeli olan hesaplar: 28 - 31
3 aya kadar vadeli olan hesaplar: 32 - 91
6 aya kadar vadeli olan hesaplar: 92 - 181
1 yıla kadar vadeli olan hesaplar: 182 - 364 gün olarak hesaplanır.

Faiz

Resmi mevduat hariç, mevduata uygulanacak faiz oranları banka ile müşteri arasında serbestçe belirlenir. Ancak, banka­lar müşterilerine verebilecekleri azami faiz oranlarını ilan ta­rihinden önce TC Merkez Bankası'na bildirmek ve uygulaya­cakları azami mevduat faiz oranlarını tüm şubelerde müşteri­lerinin görebileceği şekilde ilan etmek zorundadırlar.

Valör: Faiz hesabına esas teşkil eden tarihe valör tarihi de­nir. Paranın bankaya yatırıldığı günü takip eden ilk işgünüdür. Vadeli hesaplar, vadelerinde çekilmeden yenilendikleri tak­dirde önceki hesabın vade sonu tarihi yeni hesabın valör tari­hi olmaktadır. Döviz tevdiat hesaplarında efektif teslimatı ile hesap açılırsa paranın bankaya yatırıldığı günü takip eden ilk işgünü valör olarak verilmekte, travellers, eurocheque ve banka çekleri ile açılacak hesaplarda ise valör tarihleri 7-15 gün arasında değişebilmektedir. Muhabirlerden alınan ödeme emirleri ve yurtdışı temsilcilikler vasıtasıyla gelen havaleler­ de valör tarihleri bankadan bankaya değişiklik göstermektedir.

Vade: Hesap açılışında, valör tarihi ile hesabın kapatılma­sı için tespit edilen tarih arasındaki süredir. Vade sonu hesa­bın kapatıldığı (paranın çekileceği) tarihtir. Vadenin ay veya yıl olarak belirlenmesi halinde vade sonu, vadenin son buldu­ğu ayda valör tarihine karşılık gelen gündür. O ayda valör ta­rihine karşılık gelen gün yoksa, ayın son günü vade sonudur.

Gün sayısı: Faiz gün esasına göre hesaplanır. Faiz hesabı­na esas gün sayısına valör tarihi dahil edilirken vadenin son günü dahil edilmez.

Bankaların müşterilerine ödeyecekleri mevduat faizleri­ üzerinden Bakanlar Kurulunca tespit edilecek oranlar üzerin­den gelir vergisi ve fon kesintisi ( stopaj) yapılır. Gelir vergisi oranlan:

TL mevduatlar için:

Vadesiz ve ihbarlı hesaplarda, %16
3 aya kadar (3 ay dahil) vadeli hesaplarda, % 16
6 aya kadar (6 ay dahil) vadeli hesaplarda, %14
1 yıla kadar vadeli hesaplarda, % 1 O .
1 yıl ve daha uzun vadeli hesaplarda, 0/06 olarak tespit edilmiş, ve bu tutarlar üzerinden ayrıca %10 fon kesintisi yapılmaktadır.

Döviz mevduatlar için:

1 yıla kadar vadeli hesaplar için, %18
1 yıldan uzun vadeli hesaplar için, % 16

gelir vergisi ve bu tutar1ar üzerinden % 1 O fon kesintisi yapılmaktadır.  

Döviz

Türk Parasını Koruma Kanununda dövizin tanımı şu şekil­de yapılmıştır: "Efektif dahil yabancı parayla ödemeyi sağlayan her nev'i hesap, belge ve vasıta"

Konvertible döviz ise diğer ülke paralarına çevrilebilen dö­vizlerdir. Bu tür dövizler, değer işlem, ticari hacim ve istikrar bakımından uluslararası geçerliliğe sahiptirler. Bir ülke para­sının diğer ülke parasına serbestçe dönüştürebilmesine kon­vertibilite denir. Ancak ülke koşullan gereği bir ülkede kon­vertibil olarak kabul edilen bazı yabancı paralar diğer bir ül­ke için konvertibil olmayabilir.

Türkiye'de TCMB tarafından döviz ve efektif fiyatlan ayrı ayrı belirtilen yabancı paralar konvertibile olarak kabul edi­lir. Bu dövizler TC MB tarafından günlük olarak ilan edilir. Şimdi de döviz ile ilgili çeşitli terimleri gözden geçirelim:

Parite (çapraz kur): Yabancı paraların birbirlerine olan oranıdır. İlan edilen günlük kur listelerinde "Diğer Dövizlerin Dolara Olan Pariteleri" ya da "Çapraz Kurlar" başlığı altında bu oranlar verilir.

Evalüasyon: Dönem sonlarında döviz hesaplarının belirle­nen kurlara göre TL'ye 'dönüştürülerek dönem sonu gerçek değerlerinin saptanması işlemidir.

Arbitraj: Çeşitli ülkelerdeki yasalarda kote edilen bir para­nın/malın değeri, muhtelif nedenlerle başka bir piyasada daha düşük olabilir. Bu kur/fiyat farklılıklarından yararlanarak ka­zanç sağlama işine arbitraj denir.

Libor: Londra para piyasasında yürütülen işlemlerde, bi­rinci sınıf bankaların birbirlerine borç vermek için kullandığı orandır.