- Finansal istikrar riskine yönelik tarihsel uyarılar ve güncel paralellikler
- Hisse senedi balonu korkusu gündemi belirleyecek raporlar ve kararlar
- Merkez bankacıları yoğun bir hafta geçirecek: Powell’ın konuşması kritik
- Asya’da ticaret ve enflasyon sinyalleri
- Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da ekonomik ajanda
- Latin amerika’da ekonomik görünüm
Küresel piyasalarda uzun süredir devam eden ticaret gerilimleri ve artan kamu borcu tehlikeleri, merkez bankası yetkililerinin zaten yüksek olan alarm seviyesini daha da artırdı. Önümüzdeki hafta toplanacak olan yetkililer, yeni ve daha kritik bir endişeyle yüzleşecekler: hisse senedi piyasalarında olası bir çöküş riski.
Küresel politika yapıcılar ve maliye bakanları, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası‘nın düzenlediği sonbahar toplantıları için Washington’da bir araya gelecekler. Bu zirvenin ana gündem maddesi, özellikle yapay zekâ şirketlerine odaklanan hisse senedi balonunun patlama ihtimaline dair artan uyarılardır. Bu durum, yatırımcılar ve düzenleyici otoriteler arasında Hisse senedi balonu korkusunu derinleştirdi. Yetkililer, bu Hisse senedi balonu korkusunun sadece finansal sistemi değil, aynı zamanda küresel ekonominin geleceğini de nasıl etkileyeceğini detaylıca değerlendirecekler.
Fonun genel müdürü Kristalina Georgieva, Çarşamba günü yaptığı ve önümüzdeki günlerdeki kritik tartışmaların tonunu belirleyen konuşmasında finansal istikrar riskini açıkça dile getirdi. Georgieva, mevcut hisse senedi değerlemelerinin, 25 yıl önce “dot-com” olarak adlandırılan internetin yükseliş döneminde görülen aşırı seviyelere yaklaştığını belirtti. Konuşmasında, “Keskin bir düzeltme yaşanırsa, sıkılaşan finansal koşullar dünya büyümesini dramatik şekilde yavaşlatabilir,” ifadelerini kullandı. Ayrıca, bu durumun mevcut kırılganlıkları ortaya çıkarabileceğini ve özellikle gelişmekte olan ülkelerin durumunu zorlaştırabileceğini vurguladı.
Bu açık uyarılar, küresel çapta hisse senedi balonu korkusunun yayılmasına neden oldu ve Washington toplantılarının önemini kat kat artırdı.
Finansal istikrar riskine yönelik tarihsel uyarılar ve güncel paralellikler

Georgieva’nın bu kadar net ve doğrudan uyarısı, IMF’nin Ekim 2000’deki toplantısında yapılan açıklamalardan bile daha keskin bir ton taşıyordu. O dönemde yayımlanan Dünya Ekonomik Görünümü raporunda hisse senedi değerlemelerinin “hâlâ yüksek” olduğu ve dengesizliklerin “düzensiz bir şekilde” ortadan kalkma potansiyeli olduğu belirtilmişti. Bu açıklamayı takip eden aylarda satış baskısı o kadar güçlendi ki, Amerikan Merkez Bankası (Fed) piyasaları desteklemek için acil olarak yarım puanlık faiz indirimi yapmak zorunda kaldı. Bu tarihi olaylar, mevcut Hisse senedi balonu korkusunun ne kadar ciddi bir zemine dayandığını gösteriyor. Yapay zekâ piyasaları da benzer bir Hisse senedi balonu korkusu altında işlem görüyor.

Güncel koşullarda da benzer endişe verici paralellikler gözlemlendi. ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’e yönelik gümrük vergisi tehdidini yenilemesi Cuma günü hisse senetlerini düşürmeden önce bile, küresel yetkililer zaten alarmdaydılar. İngiltere Merkez Bankası, “keskin bir piyasa düzeltmesi” riskine karşı uyarıda bulunmuştu. Bu risk, Hisse senedi balonu korkusunun sadece ABD’ye özgü olmadığını gösteriyor. Avrupa Merkez Bankası (ECB) politika yapıcıları da bu endişeleri sıkça dile getirdiler ve Avustralya Merkez Bankası bu ay kırılganlıklara dikkat çekti.
Bu tür endişeler bir süredir artıyordu ve piyasalardaki gerilim giderek yükseldi. ECB yetkilileri, bir aydan fazla bir süre önce yapılan son politika toplantısında “ani ve keskin fiyat düzeltmeleri” tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını açıkça ifade ettiler. Fed Başkanı Jerome Powell da Eylül ayında yaptığı bir gözlemle piyasaların “yüksek değerlendiğini” teyit etti. Bu durum, küresel finansal sistemde artan Hisse senedi balonu korkusunun ne kadar yaygın olduğunu ortaya koyuyor. Hisse senedi balonu korkusu bu nedenle Washington’daki tüm resmi görüşmelerin ana temasını oluşturacak.
Hisse senedi balonu korkusu gündemi belirleyecek raporlar ve kararlar

Önümüzdeki hafta piyasaların ve politika yapıcıların odağında olacak önemli bir gelişme, IMF’nin Küresel Finansal İstikrar Raporu’nun Salı günü yayımlanmasıdır. Bu rapor, mevcut kriz potansiyeli nedeniyle her zamankinden daha fazla dikkat çekecek ve Hisse senedi balonu korkusuna yönelik detaylı bir analiz sunacak. Aynı zamanda, dünya ekonomisine ilişkin en son tahminleri içeren Dünya Ekonomik Görünümü raporu da yayımlanacak ve küresel büyüme projeksiyonlarına ışık tutacak.
IMF toplantısına katılan G7 veya G20 bakanlarının yapacakları açıklamalar da büyük bir dikkatle incelenecek. Görüşlerini paylaşması beklenen politika yapıcıların olası görüş ayrılıkları veya uzlaşmaları, piyasaların yönünü belirleyebilir. Bu hafta Washington’da Hisse senedi balonu korkusunun gölgesinde geçecek gibi görünüyor, bu nedenle her açıklama hassasiyetle takip edilecek. Küresel piyasalar, Hisse senedi balonu korkusunun yarattığı belirsizlik ortamında önemli kararların peşine düşecek. Hisse senedi balonu korkusunun etkileri yakından izlenecek ve küresel ekonominin geleceği bu toplantılardan çıkan sinyallere bağlı olacak.

Merkez bankası yetkilileri, riskleri dengelemek ve finansal istikrarı korumak için ortak bir zemin arayışında olacaklar. Bu kapsamda, yapay zekâ odaklı hisse senetlerindeki aşırı değerlenmenin sistemik bir krize dönüşmesini önleyecek adımlar tartışılacak. Hisse senedi balonu korkusunun azaltılmasına yönelik politikalar öncelikli gündem olacak. Bloomberg Economics’in küresel baş ekonomisti Tom Orlik, yapay zekânın hem bir balon hem de bir devrim olabileceği konusunda karmaşık bir görüş sundu. Orlik, IMF’nin değerlemelerin abartılı olduğu konusunda haklı olduğunu belirtti.
Ancak asıl şüpheli noktanın, bu uyarıların fırsatı kaçırma korkusuyla hareket eden yatırımcılar tarafından ne kadar dikkate alınacağı olduğunu ifade etti. Uzmanlar, Hisse senedi balonu korkusunun, yatırımcı davranışlarını değiştirmeden sürebileceği konusunda uyarıyorlar. Bu durum, finansal sistem için ek bir risk katmanı oluşturuyor. Yapay zeka sektöründeki aşırı iyimserlik, Hisse senedi balonu korkusunu tetikleyen ana faktör olarak görülüyor.
Merkez bankacıları yoğun bir hafta geçirecek: Powell’ın konuşması kritik

Washington’daki toplantıların yanı sıra, haftanın öne çıkan diğer gelişmeleri arasında Çin ve Hindistan’daki ticaret ve tüketici fiyat verileri, İngiltere’deki ücret ve büyüme rakamları yer alıyor. Ayrıca, Pazartesi günü Stockholm’de açıklanacak Nobel Ekonomi Ödülü de ekonomi çevrelerinin ilgisini çekecek. ABD’de ise, resmi ekonomik verilerin hükümetin kapanması nedeniyle geciktiği bir ortamda, yatırımcılar Fed Başkanı Powell’ın işgücü piyasası ve enflasyona ilişkin değerlendirmelerine odaklanacak.
Powell, Salı günü Ulusal İşletme Ekonomisi Derneği’nde (NBEA) ekonomi ve para politikasına ilişkin öngörülerini detaylıca açıklayacak. Piyasalardaki Hisse senedi balonu korkusu bu açıklamaların önemini daha da artırdı ve küresel çapta dikkatleri bu bölgeye çekti. Fed Başkanı’nın tonu, gelecekteki faiz adımlarına dair önemli ipuçları taşıyacak. Yetkililerin Hisse senedi balonu korkusuna karşı alacağı önlemler merak ediliyor.
Powell’ın konuşması, Fed yöneticileri Christopher Waller, Michael Barr ve Stephen Miran ile bölgesel Fed bankası başkanları Anna Paulson, Susan Collins ve Alberto Musalem’in de aralarında bulunduğu merkez bankacılarının yoğun bir hafta geçireceğini gösteriyor.
Ekonomik veriler arasında Eylül ayı küçük işletme iyimserlik endeksi ve New York ve Philadelphia Fed bankalarının Ekim ayı imalat anketleri yer alıyor. Çarşamba günü Fed, ülke genelindeki ekonomik koşullarla ilgili anekdotik bilgiler içeren Bej Kitap’ı yayımlayacak. ABD piyasalarındaki Hisse senedi balonu korkusu, bu verilerin algılanışını etkileyecek.
Kanada Maliye Bakanı Francois-Philippe Champagne ve merkez bankası Başkanı Tiff Macklem Washington’daki toplantılara katılacaklar. Macklem ayrıca Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü’nde bir konuşma yapacak ve Kanada ekonomisine dair görüşlerini paylaşacak. Kanada’da bile Hisse senedi balonu korkusunun yansımaları hissediliyor. Kıdemli Başkan Yardımcısı Carolyn Rogers, Vancouver’da Kanada’nın üretkenliği artırma konusundaki acil ihtiyacını ele alacak. Eylül ayı konut satışları ve konut inşaatı başlangıç verileri, Kanada Merkez Bankası’nın faiz indiriminin etkisiyle ay ortasında ivme kazanmış olabilecek Kanada’nın yavaş gayrimenkul toparlanmasına ışık tutacak.
Asya’da ticaret ve enflasyon sinyalleri

Asya’da bu hafta, bölgenin artan küresel belirsizlik ve genişleyen politika farklılıklarıyla nasıl başa çıktığını netleştirecek ticaret, enflasyon ve politika sinyalleri gündemi belirleyecek. Çin, Eylül ayında ihracatın arttığını gösterecek olan ticaret rakamlarıyla haftanın başlangıcında tonu belirleyecek. Aynı gün, Hindistan’ın tüketici fiyat artışlarında daha da soğuma olduğunu bildirmesi bekleniyor. Bu veriler, küresel ekonominin bu bölgesindeki talep dinamiklerini anlamak açısından kritik olacak ve yatırımcıların iştahını belirleyecektir. Hisse senedi balonu korkusu Asya piyasalarını da tehdit ediyor.
Salı günü, Singapur merkez bankası, bu yılın başlarında iki tur gevşeme uyguladıktan sonra para politikasını değiştirmeyecek gibi görünüyor. Şehir devleti ayrıca, güçlü bir Haziran çeyreğinin ardından büyümenin soğuduğunu teyit etmesi beklenen üçüncü çeyrek GSYİH verilerini de yayımlayacak. Singapur’un incelemesi, bölgedeki bir dizi politika hamlesinin ardından geliyor. Endonezya ve Yeni Zelanda, artan ticaret korumacılığı ortamında büyümeyi desteklemek için gevşeme döngülerini uzattılar.

Tayland, Malezya ve Avustralya ise önceki indirimlerin etkisini izlerken sabit kalmayı tercih etti. Salı günü Avustralya Merkez Bankası’nın Eylül ayı toplantısının tutanakları, yetkililerin hala sağlam olan işgücü piyasasına karşı daha fazla indirim yapmanın risklerini nasıl değerlendirdiğine dair bir fikir verecek. National Australia Bank’ın iş dünyası anketi de aynı gün açıklanacak. Çin Çarşamba günü, Asya’nın en büyük ekonomisinde deflasyonun devam ettiğini gösterecek Eylül ayı fiyat verilerini açıklayacak. Bu veriler, son dönemdeki politika desteğine rağmen iç talebin hala kırılgan olduğunu vurgulayacak.
Aynı gün açıklanacak Hindistan’ın ticaret verileri, ABD’nin yüksek gümrük vergilerinin etkisini gösterecek, ithalat eğilimleri ise iç tüketim ve yatırım iştahına ilişkin bir fikir verecek. Ülke aynı gün işsizlik oranını da açıklayacak. Geçen ay faiz artışı çağrısı yapan şahin kanatlı Japonya Merkez Bankası yönetim kurulu üyesi Naoki Tamura Perşembe günü, ardından Cuma günü ise Başkan Yardımcısı Shinichi Uchida konuşma yapacak. Japonya’daki yetkililer de Hisse senedi balonu korkusunun küresel etkilerine karşı hazırlıklı olmaya çalışıyorlar.
Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da ekonomik ajanda

ECB Başkanı Christine Lagarde ve İngiltere Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey’nin Washington’daki konuşmaları öne çıkan olaylar arasında olacak. Euro bölgesinde ise, Fransa’nın kamu maliyesine ilişkin tartışmalar, verilerin nispeten sakin geçeceği bir haftada yatırımcıların odak noktası olacak. Sébastien Lecornu Cuma günü başbakan olarak geri döndü ve bütçeyi sunmadan önce bir hükümet kurması gerekiyor. Takvimdeki istatistikler arasında, Salı günü Almanya’nın ZEW yatırımcı güven endeksi ve Çarşamba günü euro bölgesinin sanayi üretimi en çok dikkat çekenler olabilir. Avrupa’da da Hisse senedi balonu korkusunun sistemik riskleri değerlendiriliyor.
Cuma günü, Morningstar DBRS’nin İtalya’nın notunu güncellemesi önemli olabilir. Ülkenin görünümü olumlu olduğundan, not artışı, ECB’nin teminat değerlendirmesi için kullandığı beş şirketten herhangi biri tarafından 2018’den bu yana verilen en yüksek notu verecektir. İngiltere’de Salı günü açıklanacak ücret verilerinin, ikramiyeleri hariç tutan ölçütte bir miktar zayıflama göstermesi bekleniyor. Bu sonuç, enflasyonun gücünü ölçen İngiltere Merkez Bankası yetkililerini rahatlatabilir. İki gün sonra açıklanacak büyüme rakamlarının, önceki ay değişmeyerek Ağustos ayında gayri safi yurtiçi hasılada hafif bir artış göstereceği tahmin ediliyor.
Çoğu merkez bankası yetkilisi IMF toplantısında olduğundan, takvimde sadece birkaç faiz kararı var. Namibya’da, enflasyonun yükselmesiyle birlikte politika yapıcıların Çarşamba günü faiz oranını %6,75’te sabit tutması bekleniyor. Seyşeller de aynı gün borçlanma maliyetlerini sabit tutacak gibi görünüyor. Küresel Hisse senedi balonu korkusu, bu küçük ekonomilerin para politikası kararlarını da dolaylı yoldan etkiliyor.
Latin amerika’da ekonomik görünüm

ABD Hazine Bakanlığı ile 20 milyar dolarlık swap anlaşması ve Perşembe günü yapılan döviz piyasası müdahalesi, şimdilik Arjantin’i tam anlamıyla bir ekonomik krizden kurtarmış görünüyor. Ancak kurtarma öncesinde pezonun değer kaybetmesi enflasyon ve beklentiler üzerinde iz bıraktı. Salı günü açıklanacak Eylül ayı verileri, tüketici fiyatlarının Nisan ayından bu yana ilk kez aylık bazda %2’nin üzerinde arttığını gösterecek gibi görünüyor. Latin Amerika’da da Hisse senedi balonu korkusunun olası etkilerine karşı tedbirler alınıyor.
Latin Amerika’nın sırasıyla en büyük ve altıncı en büyük ekonomileri olan Brezilya ve Peru, önümüzdeki hafta Ağustos ayı GSYİH verilerini açıklayacak. Brezilya’da ekonomik faaliyet Temmuz ayında üçüncü ayda da geriledi ve 2019’dan bu yana en uzun aylık düşüşü yaşadı. Ağustos ayında yürürlüğe giren ABD’ye yapılan ihracata uygulanan %50’lik gümrük vergileri, sıkı para politikası koşullarıyla birleştiğinde, ekonomik faaliyeti dördüncü ayda da negatif seviyelere çekme olasılığı yüksek.
Peru’da ekonomik faaliyet Temmuz ayında toparlandı ve özel emeklilik fonlarından yapılacak bir başka para çekme işlemi yılsonuna kadar destek sağlayacaktır. Bu arada, Kolombiya ekonomisi, Haziran ayında yaşanan düşüşün ardından Temmuz ayında aylık ekonomik faaliyetteki toparlanma ile birlikte talepteki artıştan yararlanıyor. Önümüzdeki hafta açıklanacak olan GSYİH gösterge verileri, perakende satışlar, imalat ve sanayi üretimi, 2022 sonundan bu yana ilk kez Temmuz ayında ikinci ay üst üste pozitif rakamlar kaydetti.
Üçüncü çeyrek GSYİH tahminlerini yukarı çekerken önümüzdeki altı ay için tahminlerini düşüren analistler, Kolombiya’nın ekonomik büyümesinin ikinci yıl art arda, ardından 2026’da üçüncü yıl art arda hızlanacağını öngörüyor.






